Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Bir Gazete Nasıl Yenilenir? Libération Örneği

Libération, bu haftadan itibaren hem içeriğini hem de biçimini büyük ölçüde değiştiren yeni bir gazete yayınlamaya başladı. Nasıl ve neden? Yazılı basın, sadece Türkiye’de değil bütün dünyada kriz geçiriyor. Reklam gelirlerinin azalması, İnternet’in yarattığı rekabet, okur sayısındaki azalma, habercilik maliyetlerinin artması gibi çeşitli nedenlerle günlük gazetelerin neredeyse tümü tiraj kaybediyor ya da yeni girişim ve yatırımlara rağmen satışlarını artıramıyor. Gazetecilik meslek kuruluşları, işveren kesimi, akademisyenler ve profesyoneller bu olumsuz gidişatın çeşitli boyutlarını irdeleyip çözüm/tedavi üretmeye çalışıyor. İlginçtir, benim izlemeye çalıştığım, Fransız, Anglo-sakson ve Amerikan medyasında, krizden çıkış formülü olarak ‘daha çok magazin’, ‘daha fazla popüler habercilik’ tercihlerini benimseyen pek yok. Star(?) kadın muhabirlerini bir hafta soyup ertesi hafta çarşafa sokan Batılı gazeteye de rastlamadım. Hele Genel Yayın Yönetmenlerinin dini içerikli yapay maceral

MGK, Tasfiye girişimlerini boşa çıkardı

MGK, Eylül ayı toplantısında medyanın içinde bulunduğu duruma ilişkin önemli değerlendirmeler yaptıktan sonra aldığı yeni önlemleri açıkladı. Medya uzmanlarınca olumlu karşılanan yeni önlemler yakında uygulamaya konulacak. Son dönemlerde, Türk egemen medyasının olumsuz gidişatı, iktidar sözcülüğü, haber çarpıtma, bilgi gizleme gibi sorunların nedenleri ve tedavisi üzerine fikir geliştirmek, öneri hazırlamak varken, geleneksel Türk pragmatizminin de katkısıyla, tasfiye listeleri oluşturan mümtaz köşe yazarlarımız, kuşkusuz biraz da yeni ve sonradan iktidara gelmenin şımarıklığıyla meslekdaşlarına karşı cadı kazanı kaynatıyor. ‘Dünya değişiyor, ortam değişiyor, meslek değişiyor, okur değişiyor, gazetecilik değişiyor’ türünden klasik liberal söylemleri kalkan edinenler, kendilerini aklayıp rakipleri, bu arada özellikle muhalifleri ortadan kaldırmak niyetinde. İlginçtir, siyasi literatürde tasfiye sözcüğü (Liquidation) , Komünist partilerin jargonunda imtiyazlı bir konuma sahiptir. P

Şarap ya da Sirke

Express dergisi M A V İ D A K T İ L O yazısı KİŞİSEL DÖNÜŞÜM PROJESİNDEN KESİTLER Şarap ya da Sirke Eskiden yoktu bunlardan. Çünkü o zamanlar ya sağcıydın ya da solcu. Ya hükümet yanlısıydın ya da muhalif. Bunlar liberalmiş. Hem hükümet yanlısı hem de muhalif. Ama sola muhalif, ama muhalefete muhalif. İdeolojik bir kimlik bozulması aslında. Rüzgar öyle esti de... Hepsi okumuş yazmış insanlar. Hatta bazılarının kartvizitinde 'Prof. Dr.' filan yazıyor. Çoğunun bir gazetede köşesi var. Televizyonlarda düzenli program yapıyorlar. İlginçtir TRT ve daha çok İslamcı-Hükümetçi medya organlarında boy gösteriyorlar. Yazı-çizi ile uğraşanların neredeyse hepsini şahsen tanıyorum. Kişisel olarak genelde iyi insanlar. Yani dürüst, yani sevimli hatta gırgır...Azınlığı sol kökenden geliyor. 60lı-70li yıllarda öğrenci hareketleri içinde yer aldılar, devrimciydiler. Halkçıydılar, vicdanları güzeldi. Galiba herşey 80 darbesinden sonra başladı. Tabi aynı dönemde dünyada da sol darbe yemişti. S

AKŞAM 'ın Medya Soruşturmasına Yanıtlar

Akşam gazetesinin sorularına yanıt. Bu metnin, yanıtlayan tarafından kısaltılmış bir versiyonu 16 Ağustos 2009 tarihli Akşam gazetesinin ekinde yayınlandı. 1) Ergenekon davası gazeteciliğimizin tarihi açısından önemli bir yere sahip midir? Nasıl bir önemi vardır? Günümüzün gazeteciliği Ergenekon davası testinden başarıyla geçmiş midir? Kimler testi başarıyla geçmiş, kimler geçememiştir? • Ergenekon Davasının izlenmesi ve aktarılması, Türk basın tarihi açısından ancak olumsuz yüzlerce örnekten biri olarak kayda geçebilir ve arşivlerde yerini alır. Bu soruşturmada, medyada yayınlanan tüm bilgi ve haberlerin hiç biri somut bir gazetecilik çalışması ile su yüzüne çıkmamıştır. Siyasi iktidara yakın medya organlarına kah Emniyet'ten kah Savcılıktan servis edilen söylenti, duyum, doğrulanmamış bilgiler bazen de bu iki mecranın belgeleri haber olarak manşetlere çıkarıldı. İktidara yakın medya organlarının yöneticileri de, bu 'bilgileri', haberciliğin en temel ilkelerinden biri ola

YA TABU YA BARIŞ!

Azadiya Welat gazetesinin sorularına yanıtlar Kürt meselesi, artık sadece PKK ile Ankara'nın tek başlarına çözebilecekleri bir mesele olmaktan çoktan çıktı. Üstelik meselenin tarihi, ekonomik, kültürel, tabi ki siyasi, askeri, toplumsal, psikolojik...vs...boyutları var. AKP içten değil üstelik de tutarsız. Soruna adil, kalıcı bir çözümü hükümet ya da devlet değil toplum bulabilir.        Devlet önceleri Kürt yok, sonraları var ama hakları yok, dedi. Şimdi de Kürt sorunu var, en önemli meselemizdir, çözmeliyiz diyor. Sizce ne değişti, bu yaklaşım ne anlama geliyor? Türk egemenleri 1925’den bu yana Kürt meselesi konusunda övünerek savunabilecekleri bir politika oluşturup uygulamadıkları gibi, kırım, katliam, inkar, asimilasyon gibi yöntemlerle soruna yaklaştılar. Tüm bu yöntemlerin geçersizliği giderek daha geniş kesimlerce anlaşılmaya başlandı. ABD’de Obama yönetiminin başa gelmesi, Irak’tan askeri olarak çekilme zorunluluğu, Türkiye’de de AKP iktidarının klasik devlet anlayışları

Gazeteci Devlete Danışmanlık Yapabilir mi?

AKP'nin Kürt Çalıştay'ında İç İşleri Bakanı bir grup gazeteci ve akademisyeni dinlemiş. Gazeteciler şimdiye kadar yazdıklarının dışında yeni bilgi ve görüşler mi iletmişler Bakana? Gazeteci-devlet ya da gazeteci-mahkeme ilişkileri alanında iki önemli örneği hatırlatmakta yarar var. AKP'nin 'Kürt Açılımı' ya da 'Kürt Meselesine Türkiye Modeli Çözüm' adı verilen girişiminin ilk aşamasında, akademisyenlerle birlikte bir grup gazetecinin İç İşleri Bakanlığının çağrısına uyarak Polis Akademisinde bir çalıştaya katıldığı haberi medyada geniş yer buldu. Sözkonusu seçilmiş gazeteciler, İç İşleri Bakanına ve hazır bulunan diğer resmi görevlilere, Kürt Meselesinde çözüm için yapılması gerekenler konusunda görüşlerini/önerilerini iletmişler. Bu meslekdaşların tümü görüşmenin son derece yararlı olduğunu, Bakan Bey'in kendilerini dikkatle dinlediğini ve teşekkür ettiğini söyledi. Çalıştay adı verilen kamuya ve basına kapalı bu toplantı, aslında kollektif bir danış

Özkök'e bırakılmayacak ciddi iş

Ertuğrul Özkök, Serdar Turgut'u da şahit göstererek modern gazetecilik adı altında klasik/geleneksel gazeteciliği tahrifat ve gizlemelerle karalamaya çalışıyor. Hem kel hem fodul... Sonu galiba yaklaşıyor. Çünkü bir süredir vasiyetname ile günah çıkarma kokteyli türünde yazılar kalame alan Hürriyet'in Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök, 1 Ağustos tarihli köşesinde 'Gazeteciye bırakılmayacak ciddi iş' başlıklı yazısında, gazeteciliğin mevcut durumu ve geleceği hakkında fikir ve tahminlerini beyan etmiş. Özkök, bu yazısında da, her zaman olduğu gibi bazı yarım ve çeyrek gerçeklerden, saptamalardan yola çıkarak, nispeten ince daha doğrusu sinsi bir şekilde, klasik gazetecilik dediği doğru/geleneksel gazeteciliğe karşı açtığı cihad'ı sürdürüyor. Artık alıştığımız desinformation (Haber tahrifatı) ve misinformation(haber gizleme) yöntemleriyle gazeteciliğin mevcut bunalımını tahlil eden Özkök'ün saptamaları hem eski hem eksik üstelik de yanlış: ''Artık g