Ana içeriğe atla

GSL 105 YILLIĞININ ANATOMİSİ

*1972-73 yılı mezunlarının albümü, bizim dönemin çocuklarını hem tek tek hem de topluca acaip güzel resmediyor. Ayrıca o dönemin Beyoğlu’sunu, Istanbul’unu hatta Türkiye’sini de yansıtıyor.

Ragıp Duran (137- GSL 105

Bizim, GSL 105’in albümünü, yani 1972-73 döneminin yıllığını inceleyecek olursanız (http://sultani.com/Yilliklarimiz.aspx), hem tek tek ve topluca bizleri hem de 46 yıl önceki Beyoğlu’nu, Istanbul’u hatta Türkiye’yi flu da olsa görmek mümkün.

Son sınıfta, resmi sosyal faaliyet olarak tiyatro, folklor, çeşitli spor dalları, sinema, izcilik gibi etkinlikler gerçekleştirmişsek de, bir yandan üniversite sınavlarına hazırlık amacıyla gidilen kurslar vardı, ama orijinal sosyal faaliyetler geceleri Çiçek Pasajında ve Pera’nın dar arka sokaklarındaki bazı mekanlarda yaşanıyordu. Ayrıntısı görselleri ile birlikte albümde.

Albüm ya da yıllık dediğimiz belge/kitap aslında çok mühim. Çünkü kimimiz için en az 12, bazılarımız içinse en az 8 yıllık bir dönemin dökümü, muhasebesi, acısıyla tatlısıyla filmi var bu belgede. İlkokuldan gelenler ya da hazırlıktan gelenlerin arasında çok az sayıda arkadaşımız okulu çakmadan bitirdiğine göre, kişiliğimizin oluştuğu en kritik yaşlarda, ortalama en az 10 yıl boyunca 24 saat beraber zaman geçirdiğimiz bir dönemin aynası bu yıllık(lar): Yatakhane, yemekhane, sınıf, dersler, etüdler, canlılar, karanlık koridorlar, Grand Cour, arka kapı,  parmaklıklar, Beyoğlu, Azmi’nin kahvesi, daimiler, meccaniler, okul kırmalar, sinemalar, Dolmabahçe stadı sonra Ali Sami Yen, arada bir Anadolu deplasmanları, işkembeciler, birahaneler…

Çevrede daha fazla dolaşmayıp meselenin özüne geçelim. Benim adım Broşür Kolunun ‘’Yıllık 105’’ bahsinde Başkan olarak geçiyor. Vedat Bilge (Nam-ı diğer Noter, şimdi GSL105’in moderatörü, koruyucu meleği, herşeyi!), İbrahim Çelik ( Paris AGS’nin kurucularından, Fransa’da bilgisayar şirketi yönetiyor), Aydın Çeçen(ABD’de İktisat profesörü), Haluk Erşen (Büyük bir kimya şirketinin müdürü idi, maalesef kaybettik) ve Aydın Arıcı (ABD’de kadın doğum uzmanı, Prof) diğer üyeler. Broşür Kolunun bir de İdare Heyeti var. Hepsi papyonlu, kravatlı, ciddi şık çocuklar: Başkanı Ahmet San (Daha o zamanlar Tevfik Fikret salonunda konserler düzenler, Münir Nurettin’den Johnny Hallyday’e, Emel Sayın’dan Barış Manço’ya  (1018- GSL94) ünlüleri okula getirirdi. Şimdilerde büyük organizasyonlara hazırlanıyor). Diğer üyeler de olağanüstü şahsiyetler: Kemal Asya (Müteveffa Büyükelçi), Erol Özkoray (Siyaset bilimci-Yazar), Cengiz Tarhan (Paris’te OECD’de üst düzey yönetici), Cüneyt Ataker (İsveç’te emekli). Bu kadro bugün bir çok devletin Bakanlar Kuruluna birkaç tur bindirir!

Yıllıkta kime, kimlere, hangi olaylara nasıl yer verdiğimiz bir çok ipucu veriyor. Mesela daha açılışta, Atatürk’ten bir alıntı yapmışız:

’Bütün ilerlemeler, insan fikrinin eseridir.
Fikri harekete getirmek birinci işimiz olmalıdır’’.

Her iki cümle de 2018 Türkiye’sinde hala nelere ihtiyaç duyduğumuzu ne güzel, ne veciz anlatıyor.

Ardından, Fransız müdürümüz Corentin Kerveillant’ın bizden ayrılıp, La Haye’deki Fransız Lisesine müdür olduktan sonra Hollanda’dan Ülkü Ağabeye (Özatay 557-GSL84)  el yazısıyla gönderdiği mesajı yayınlamışız.

Kerve, bir gece yatakhanede garip, karmaşık ya da ben hatırlamıyorum, bir olayın kahramanı olmuştu. Protesto babında biz de ‘’Katil Kerve’’ sloganını atmıştık. Bu slogan sonraları ‘’Katil Merve’’ şekline dönüşmüştü.

‘’Kaybettiğimiz Büyüğümüz Tahir Alangu’’ başlığı altında efsanevi edebiyat hocamıza saygıda kusur etmemişiz.

‘’Diplomasız Galatasaraylı’’ başlığı ise, beklendiği üzere, Müdür beyin hademesiKara Hasan için yazılan yazının başlığı.

Editoryal, reklam, basım konusunda şahane kollektif bir çalışma yaptığımızı hatırlıyorum. Dönemin ünlü karikatüristi Semih ağabeyden (Balcıoğlu) çizgiler istemiştik, hemen yaptı. O zamanlar Günaydın gazetesinde çalışan Teoman ağabey (Orberk, 965- GSL80) yazı-çizi ve mizanpaj işlerinde rehberimiz oldu.

Yıllıkta  ’Akıl Hastanesi Ziyareti’’ ya da ‘’GSli İtalyan Gençleri’’ gibi haber değeri çok yüksek olaylar da aktarılmış.

12. sınıftaki arkadaşlarımızın birer sayfalık yazıları için de hatırlıyorum, sorun çıkmaması için bir model oluşturmuştuk: Ahmet’in yazısını Mehmet yazıyorsa, Mehmet’in yazısını da Ahmet yazacaktı. Belki biraz ‘’Al gülüm ver gülüm’’ olabilirdi ama, Ahmet de Mehmet de, arkadaşı hakkında yazdığı yazıyı önceden göremeyeceği için, kimseden hiçbir itiraz gelmedi. Zaten Galatasaray’ın en önemli değerleri, hatta alameti farikaları, rasyonalite, dayanışma ve mizah ise, hoşgörü de bu üçlünün kaçınılmaz bir ek boyutu idi.

12. sınıf arkadaşlarımızın yazılarının başına birer alıntı bulmak işiyle bizzat ilgilendiğimi hatırlıyorum. O aralar harıl harıl kitap okurduk. Beğendiğim ya da eleştirdiğim satırların altını çizerek. ‘’Aa bak bu cümle bizim Ali İhsan’a (Özgür, faşistlerce katledilmişti) çok iyi gider’’ diye bir kenara not etmişliğim vardı. Bugün bakıyorum da, yaklaşık en az 55 yıldır birlikte olduğumuz arkadaşlarım için o zaman yayınladığımız alıntılar, her birimize kartvizit gibi yakışmış. Hala doğru, hala geçerli. GS’deki lakaplar gibi.

Galatasaraylılık aslında bir çilingir anahtarı, her kapıyı açar. Dün de bugün de, Galatasaraylı bir abi ya da kardeşten, ya da abladan (Bizim yok)  kız kardeşten okul için, Galatasaray için bir talepte bulunduğunuzda, kimse kolay kolay red etmez.

Mesela bizim yıllık hazırlık çalışmalarında, o zaman Beşiktaş Jimnastik Kulübü Başkanı olan Mehmet Üstünkaya’nın  (1090-GSL86) şirketinden reklam istemeye gitmiştik. Ağabeyimiz, ‘’Çocuklar, kulüp değil, lise için değil mi?’’ diye sormuş, olumlu yanıt alınca, ‘’Lise için ne gerekiyorsa yaparım’’ demiş ve yapmıştı.Selahaddin Beyazıt’tan (108-GSL82)  Faruk Süren’e, Koç grubundan Kom tekstile kadar ya Liseli ya da Galatasaraylı reklamverenlerin yanısıra bizim dönem mezunlarının işyeri sahibi babaları, amcaları, dayılarından acaip reklam toplamıştık. 260 sayfalık yıllığın 30 sayfasında reklam var.

Reklamlar da dönemi yansıtıyor: Mesela ‘’Neşeli saatler Delta radyosunun başında geçer’’ başlıklı bir radyo ilanı var ki, bugünkü çocuklar/ilk gençler bunun ne anlama geldiğini bilemez. O dönemin reklamlarında, adreslerdeki telefon numaraları sadece 6 rakkamlı. Şehir kodu filan da yok. Haliyle cep telefonu numarası ya da e-mail adresi de namevcut.

Nihayet, yıllıkta olmayan ama bence çok önemli bir olgu/bilgi: Biz o yıl yaklaşık 90 öğrenci mezun olduk. 21 arkadaş yurtdışında üniversite okumaya gittik. Dönemin en yüksek puanla girilen Tıp Fakültesini 10 arkadaşımız kazandı. Sağ olsunlar şimdi hepsi profesör oldu, bize, eşlerimize, çocuklarımıza, yakın akrabalarımıza acaip iyi baktılar, hala da bakıyorlar. Bizim dönemden, diplomatlar, tıp dışı alanlardan profesör ve doktoralı uzmanlar da çıktı. Bir başka özelliğimiz de 105’in GSli ilk kadın mezunları vermesi. Albümde cemalleri gülümseyen ancak bilahare kaybettiğimiz 13 arkadaşımızı da her toplantımızda saygıyla özlemle anarız.  Geride kalanların bir kısmı emekli olsa da, kendi mesleklerinin en başarılı şahsiyetleri arasına girdi. Kısacası, GSL105 Yıllığının hakkını verdik sayılır.

Sonuç olarak, o zaman öyle çok fazla bilgi ve bilincimiz olmasa da, içimizden geldiği gibi, doğal bir şekilde yarattığımız bu albümün bugün hala geçerli, doğru ve güzel olması çok sevindirici. Müdürümüz Tevfik Fikret’in (119-GSL20)  ilkesi gereğince‘’Fikri Hür, Vicdanı Hür, İrfanı Hür’’ olunca sonuç da olumlu oluyor. Bunda kuşkusuz, Galatasaraylılığın köklü ve kalıcı bir değer/kurum olmasının payı da büyük. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Cumhuriyet gazetesi de Türkiye Cumhuriyeti gibidir:

  Kadim iktidar sahibi ama Cumhursuz ve bağnaz!   * Atatürk’ün emriyle kurulan Cumhuriyet gazetesi 100 yaşına bastı. Mustafa Kemal Atatürk ve T.C için olduğu gibi Cumhuriyet gazetesi için de şimdiye kadar elle tutulur, ciddi, çok yönlü, eleştirel perspektifli akademik ya da mesleki bir yayın yapılamadı. Ragıp Duran Cumhuriyet gazetesi hakkında şimdiye kadar yayınlanmış çeşitli yayınların çoğunu okudum. Büyük bir kısmı tek yanlı bir Kemalizm güzellemesi şeklinde kaleme alınmış. Kuşkusuz 100 yıllık tarihinde bu gazetenin gerçekleştirdiği sınırlı sayıda da olsa olumlu siyasi ve medyatik etkinlikler yok değil. Mesela Yaşar Kemal’in Anadolu röportajları. Ya da CUMOK’un ilk baştaki girişimleri. Okay Gönensin’in taslağını hazırladığı Vakıf yapısı. Celal Başlangıç’ın Kürt bölgesi haberleri… Cumhuriyet gazetesi herhangi bir günlük gazete değil. Adı, tarihi, mülkiyeti, yapısı, yayın politikası büyük ölçüde Mustafa Kemal Atatürk ve Cumhuriyet rejimi (1923-2002)   ile neredeyse özdeş. Gaze

Midilli’den İzlenimler: Ada değil Memleket…

  * Kitap tanıtım toplantısı bahanesiyle Türkiye’den gelen kırk yıllık arkadaşlarımla şahane 5 gün yaşadım Midilli’de. Eski ve yeni fotograf kareleri… Ragıp Duran Midilli, Ege’de Türkiye’nin hemen yanı başında kocaman bir ada. İzmir, Ayvalık ya da Dikili’den motorla en fazla 1 saatte ulaşıyorsun.   Benim Yunanca kitabımın tanıtım toplantısı için Midilli’de göçmenlerle çalışan Birarada Derneğinin davetlisi olarak adaya vardık. Yayıncım Yorgo Giannopoulos, ben ve Yiğit Bener, ‘’Selanik Sürgünü’’ kitabının Midilli’deki tanıtım toplantısında 23 Mayıs 2024 Ben 15-20 sene önce, birisi Türkiye-Yunanistan Defne Dostluk Derneği ile ikincisi mektepten arkadaşlarımla gezmeye Midilli’ye gitmiştim. Öyle turistik bir Yunan adası değil. Dağları tepeleri, yeşil vadileri olan güzel bir kara parçası. Son zamanlarda Türkiye’den günde 4-5 motorla yüzlerce turist geliyor. Ada halkı özellikle de esnaf memnun. Çünkü, ‘ ’Türkiye’den gelenler bize (Yunanlılara) çok benziyor. Alman, İngiliz ya da Fran

Ümit Kurt - Kanun ve Nizam Dairesinde / SOYKIRIM TEKNOKRATSIZ OLMUYOR!

  *Kurt’un son çalışması, bir çok yeni gerçeği belgeleriyle su yüzüne çıkarıyor. M.R.Mimaroğlu örneği,   sadece 1915’i değil günümüzü de açıklıyor.   Ragıp Duran   Tarih kitaplarının amatör bir okuru olarak, bizim kuşak, Kürt Meselesini İsmail Beşikçi’nin, Ermeni Meselesini de Taner Akçam’ın çalışmalarından öğrendi.   1915 Ermeni Soykırımı Araştırmalarının öncüsü olan Akçam’ın açtığı yolda ilerleyen tarihçi Kurt, bir önceki kitabında soykırımın Antep somutunda hem mikro analizini yapmış hem de yerel eşrafın (Aktörlerin) konum ve katkısını incelemişti.   Son çalışması olan ‘’Kanun ve Nizam Dairesinde’’ (Aras, 2023, Istanbul, 255 s.) ise, orta hatta üst düzey bürokrat Mustafa Reşat Mimaroğlu’nun (1878-1953) mesleki ve siyasi yaşamını irdelerken, 1915’in bürokrasi boyutunu sergiliyor. Kurt’un kitabını okurken altını çizdiğim bir kaç özellik var: * Akademik çalışmalarının bir bölümünü Kudüs’de gerçekleştirdiği için Kurt, 1915 ile Holokost   arasındaki benzerlik ve farklılıkla