(Bu yazı 1 Şubat 2009 günü Star gazetesi Açık Görüş'de yayınlanan yazının uzun versiyonudur)
Gazze’nin yıkılıp yakıldığını, insanların evsiz-barksız, aç-sefil kaldığını anlatıyor 2 dakikalık film.
(İzlemek için: http://video.haberturk.com/Video.aspx?v_ID=38382&k_A=haberturk).
Yaralı çocuklar, kurtarma ekiplerinin faaliyetleri görülüyor. Ve acil yardım çağrısı yapıyor. Kaç sterline ne yapılabileceği de belirtilmiş sonra da yardımların nasıl yapılacağı anlatılıyor. Filmin bir bölümünde de açık açık ‘Bugün çatışmada kim haklı kim haksız meselesini tartışacak durumda değiliz çünkü acil yardım gerekiyor’ mealinde bir cümle de var. Filmin hiç bir sahnesinde ya da metinde İsrail’in adı bile geçmiyor.
Gelelim şimdi BBC’nin, DEC’in (Felakete Karşı Acil Kampanya) bu filmi yayınlamayı red etme gerekçelerine:
BBC yönetimi diyor ki:
- Filmi yayınlarsak tarafsızlığımız zedelenir
- Yardım çağrısı yapılan klipte, haber görüntüleri kullanılmış
- Bölgede çatışmalar devam ediyor.
Her üç gerekçe de pek sağlam, pek ikna edici görünmüyor.
+ Filmin BBC tarafından yayınlanması BBC’nin bu konuda artık olmayan tarafsızlığını zedelemez. Çünkü BBC, filmde açıkça belirtilmiş olan ‘insani kaygıya’ ve ‘haklı/haksız tartışmasına girilmediği’ gerçeğine göz yumuyor. Geçmişte, bizzat İngiltere’nin taraf olduğu 2. Dünya Savaşında ve Malvinas/Falkland savaşında iki tarafa eşit uzaklıkta durabilmesini bilmiş/becermiş bir BCC, bugün İsrail karşıtı ya da İslam yanlısı gözükme riskini gizlice öne sürerek bir insani yardım filmini yayınlamayı redediyor. BBC, sadece İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırısında değil, 2003’deki Irak istila ve işgalinden bu yana bölgede kendi eski deyişiyle tarafsızlıktan (impartiality) büyük ölçüde uzaklaştı. İsrail saldırganlığı yerine Gazze’de BCC haberlerinde hep ‘çatışma’ sözcüğünü kullandı. Keza BBC, Hamas’ın Gazze’de seçimle işbaşına gelmiş bir yönetim olduğunu kabullenmektense, Hamas’ı bir terör örgütü olarak niteleyen İsrailli, Amerikalı ve İngiliz yetkili ve uzmanların görüşlerine geniş bir şekilde yer verdi.
+ Yardım çağrısı yapılan klip, evet, BBC’nin de müşahade ettiği üzere haber bültenlerinde de kullanılmış olan görüntülere (news reel) yer veriyor. Hatta filmin tümü gbu tür film/klip parçalarından oluşuyor. BBC yönetiminin bu teknik konuyu neden bir itiraz maddesi haline getirdiğini anlamak mümkün değil. İnsanları yardıma teşvik etmek, cesaretlendirmek için hakiki gerçeği göstermek kadar doğal bir önlem olabilir mi? Yoksa BCC bu haber görüntülerinin içeriğinden mi rahatsız olmuş? Yoksa BCC böylesine acı/trajik/vahim bir konu için mesela çizgi film tekniklerinin mi kullanılmasını istiyor acaba? Teknik gibi görünen bu itirazın altında siyasi bir yenilmişlik itirafı var: BBC, sözkonusu görüntülerin (Ağlayan yaralı çocuklar, yakılmış yıkılmış evler, perişan haldeki insanlar vs....) İsrail saldırganlığını çok iyi bir şekilde teşhir ettiğini gördüğü için karşı çıkıyor. Üstelik belli ki profesyonel bir ekip tarafından hazırlanmış olan klip, herhangi bir dış sese ya da yoruma ihtiyaç duymaksızın İsrail’in Gazze’de gerçekleştirdiği yıkımı o kadar açık-seçik, tartışmaya mahal bırakmaksızın anlatıyor ki, BBC’nin Lordları rahatsız olmuş...’İnsani yardım çağrısı yapılan kliplerde haberlerde kullanılan görüntüler kullanılamaz’ diye bir kural olmadığına göre, BBC yönetiminin bu ikinci gerekçesi de geçersiz.
+ Bölgede çatışmaların henüz kesin olarak sona ermediği, ateş-kesin geçici ve hassas olduğu maalesef doğru. Ama bu durum, acil yardım çağrısını yayınlamamak için nasıl bir gerekçe oluşturuyor? İşte bu anlaşılamaz. Adı üzerinde ‘Acil Yardım’, ‘Acil Müdahale’. Yardım yapılması için çatışmaların tamamen durması şart değil. Aksine filmde de belirtildiği üzere eğer aacil yardım yapıalamazsa, çok sayıda çocuk yaralarından ya da açlıktan ölecek. BCC, anlaşılan İsrail’in Gazze’ye haritadan tamamen silmesini bekliyor. E o zaman da acil yardıma ihtiyaç olmayacağına göre, bu tür filmleri yayınlamaya da gerek kalmaz.
Aslında BBC, bir kamu yayıncılık kurumu ayrıca da herhalde kurulduğundan bu yana uluslararası/global bir kurum olarak, toplumsal/insani yardım kampanyalarına bir şekilde destek olmuş. Bu destek bazen bizzat BBC’nin bir konuyu kampanya halinde üstlenmesi şeklinde gerçekleşmiş, bazen de sözkonusu kampanyaları bedava yayınlayarak, haber değeri ölçüsünde değerlendirerek katkıda bulunmuş.
1966 Varto depremine BBC de katkıda bulunmuş. Doğal ve olumlu tabi ki.
1967’deki 6 Gün Savaşında aynı BBC, Filistinli ve Ürdünlü savaşzedeler için açılan yardım kampanyasına destek vermiş. 80’li yıllarda Afrika’daki açlığa karşı ünlü Live Aid’i de bizzat BBC üstlenmiş ve gerçekleştirmişti. Dolayısıyla BBC’nin bu son kararı kendi geleneği içinde de olumsuz bir kırılmanın göstergesi.
BBC hangi koşullarda bir insani/toplumsal yardım çağrısı filmini yayınlamayı red edebilirdi? Somut olarak Gazze meselesinde, odağı insani yardım yerine, mesela ‘Batı emperyalizminin sorumluluğu, siyonist İsrail’in saldırganlığı’ gibi doğrudan siyasi-ideolojik yargılar içeren ve/ve ya ‘Kahraman Hamas militanlarının cesur direnişi’ vs... gibi ibareler ve görüntüler içeren bir alana kaydırsa BBC, girişimin esas olarak insani değil, siyasi üstelik tek yanlı ve propaganda mahiyeti taşıdığını belirtir böyle bir filmi yayınlamazdı. Böyle bir durumda kimse de kalkıp BBC’ye tek bir eleştiri bile getiremezdi. Acil yardım çağrısını yapan İngiliz kuruluşları, yardım etmesini istedikleri insanlar İngiliz yurttaşları. DEC, aralarında İslami Yardım (İslamic”Relief), Hristiyan Yardım (Christian Aid), Oxfam ve İngiltere Kızıl Haç’ı gibi 13 yardım uzmanı STK’den oluşuyor.(Ayrıntı için bkz. www.dec.org.uk). Ne var ki filmi yayınlamayan da İngiliz kamu kuruluşu.
Aslında bu olayda en önemli ve en ilginç yön, İngiliz yurttaşlarının, hatta hükümet yetkililerinin, Kilisenin tepkileri. BBC’ye inat yardım kampanyası beklenmedik düzeylete tırmanırken, insanlar sokaklarda BBC’yi protesto etti. Yanlış karar Bağdat’tan olmasa bile Londra sokaklarından döndü. Boomerang etkisi işte buna denir. BBC yönetiminin dar kafalı, Amerikancı zihniyeti kampanyanın çok daha geniş kitlelere ulaşmasını sağladı. BBC’ye kızan yurttaş kampanyaya daha çok destek verdi.
Gelelim son olarak bu yasakçı zihniyetin olası siyasi-ideolojik neden ve kökenlerine.
BBC, aslında 2003’deki Amerikan-İngiliz birliklerinin Irak’a yönelik istila ve işgalini de izleyip aktarırken, geleneksel olumlu tavrını büyük ölçüde bozdu. Dr.Kelly’nin intiharına yol açan gelişmelerde BBC öyle çok da masum değildi. Ayrıca o dönemde habercilik açısından BBC ile CNN’i ayırdetmek giderek güçleşiyordu.
İngiltere’de Thatcher devrinde yoğunlaşan Amerikanperverlik Blair ve Brown dönemlerinde de etkisini sürdürdü.
İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırısı konusunda İngiliz diplomasisi tıpkı genel olarak AB diplomasisi (Çek Dönem Başkanlığı da ilk açıklamasında İsrail’in operasyonunu meşru buluyordu) gibi pasif kalarak İsrail saldırganlığını körükledi, cesaretlendirdi. Nihayet ABD’de kendisinden çok şey beklenen Obama yönetimi uzun süre yani Gazze’de insanlar ölürken, çocuklar kadınlar yaralanırken sessizliğini korudu, sonra da Beyaz Saray’a yerleştiğinin ikinci günü ‘İsrail’in kendini savunma hakkı’ndan sözetti, duygusal olsun diye de ‘Benim kızlarımın yattığı evin roketle vurulmasına karşı her şeyi yaparım’ diyerek de efelenen bir baba pozuna büründü. Oysa ki Obama’nın sevimli kızlarına roket filan atan yoktu, roketler, bombalar Filistinli çocukların uyuduğu evleri yıktı. Obama, Hamas’ın attığı iki buçuk rokete karşı İsrail’in vahşi savaş makinesini ‘savunma’ olarak kabul ediyor dolayısıyla da Gazze’ye yönelik saldırıyı onaylıyor ve meşru kılıyordu.
İşte bu siyasi-ideolojik ortamda, BBC yönetimi de, bir yandan İsrail yanlısı ABD’de ve Batı dünyasının bir ikinci önemli siyasal-ideolojik gücü Brüksel’deki atmosferin de etkisiyle Gazze’ye acil yardım yapılmasını istemedi. Bu kararın altındaki siyasi-ideolojik zihniyet, aslında topu topu bin kilometrekarelik bir yurt parçası olan Gazze’yi topyekün bir terör üssü, orada yaşayan 1.5 milyon Filistinlinin tümünü de terörist olarak görüyor, algılıyor. Bu zihniyet, İsrail’in Gazze saldırısını, Bush’un başlattığı Global Terörizme karşı Savaş’ın bir parçası olarak, ‘medeni dünyanın bölgedeki güçlü temsilcisi İsrail, radikal İslam terörünün hamisi İran’ın yöredeki 5. kolu Hamas’ı nötralize ediyor’ şeklinde algılıyor. Böyle bir kavrayış, İngiliz yardım kuruluşlarının acil çağrı filmini de, doğal olarak, ‘teröristlere destek’ olarak anlar.
BBC için nice inceleme-araştırma yapılmıştır, kitaplar yayınlanmıştır. Özellikle BBC’nin kırkı aşkın dilde radyo ve İngilizce olarak televizyonla gerçekleştirdiği World Service yayınları tüm dünyaya Londra’nın oryantalist ve sömürgeci bakış açısını kabul ettirmeye çalışıyor. İngiliz emperyalizminin İkinci Dünya Savaşından sonra zayıflamasıyla BBC de özellikle son dönemlerde, Doğu özel olarak da İslam-Arap Dünyasına karşı ABD hükümranlığınının sözcülüğüne soyunmaya başladı.
Geçmiş olsun! (BBC’ye)
Gazze’nin yıkılıp yakıldığını, insanların evsiz-barksız, aç-sefil kaldığını anlatıyor 2 dakikalık film.
(İzlemek için: http://video.haberturk.com/Video.aspx?v_ID=38382&k_A=haberturk).
Yaralı çocuklar, kurtarma ekiplerinin faaliyetleri görülüyor. Ve acil yardım çağrısı yapıyor. Kaç sterline ne yapılabileceği de belirtilmiş sonra da yardımların nasıl yapılacağı anlatılıyor. Filmin bir bölümünde de açık açık ‘Bugün çatışmada kim haklı kim haksız meselesini tartışacak durumda değiliz çünkü acil yardım gerekiyor’ mealinde bir cümle de var. Filmin hiç bir sahnesinde ya da metinde İsrail’in adı bile geçmiyor.
Gelelim şimdi BBC’nin, DEC’in (Felakete Karşı Acil Kampanya) bu filmi yayınlamayı red etme gerekçelerine:
BBC yönetimi diyor ki:
- Filmi yayınlarsak tarafsızlığımız zedelenir
- Yardım çağrısı yapılan klipte, haber görüntüleri kullanılmış
- Bölgede çatışmalar devam ediyor.
Her üç gerekçe de pek sağlam, pek ikna edici görünmüyor.
+ Filmin BBC tarafından yayınlanması BBC’nin bu konuda artık olmayan tarafsızlığını zedelemez. Çünkü BBC, filmde açıkça belirtilmiş olan ‘insani kaygıya’ ve ‘haklı/haksız tartışmasına girilmediği’ gerçeğine göz yumuyor. Geçmişte, bizzat İngiltere’nin taraf olduğu 2. Dünya Savaşında ve Malvinas/Falkland savaşında iki tarafa eşit uzaklıkta durabilmesini bilmiş/becermiş bir BCC, bugün İsrail karşıtı ya da İslam yanlısı gözükme riskini gizlice öne sürerek bir insani yardım filmini yayınlamayı redediyor. BBC, sadece İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırısında değil, 2003’deki Irak istila ve işgalinden bu yana bölgede kendi eski deyişiyle tarafsızlıktan (impartiality) büyük ölçüde uzaklaştı. İsrail saldırganlığı yerine Gazze’de BCC haberlerinde hep ‘çatışma’ sözcüğünü kullandı. Keza BBC, Hamas’ın Gazze’de seçimle işbaşına gelmiş bir yönetim olduğunu kabullenmektense, Hamas’ı bir terör örgütü olarak niteleyen İsrailli, Amerikalı ve İngiliz yetkili ve uzmanların görüşlerine geniş bir şekilde yer verdi.
+ Yardım çağrısı yapılan klip, evet, BBC’nin de müşahade ettiği üzere haber bültenlerinde de kullanılmış olan görüntülere (news reel) yer veriyor. Hatta filmin tümü gbu tür film/klip parçalarından oluşuyor. BBC yönetiminin bu teknik konuyu neden bir itiraz maddesi haline getirdiğini anlamak mümkün değil. İnsanları yardıma teşvik etmek, cesaretlendirmek için hakiki gerçeği göstermek kadar doğal bir önlem olabilir mi? Yoksa BCC bu haber görüntülerinin içeriğinden mi rahatsız olmuş? Yoksa BCC böylesine acı/trajik/vahim bir konu için mesela çizgi film tekniklerinin mi kullanılmasını istiyor acaba? Teknik gibi görünen bu itirazın altında siyasi bir yenilmişlik itirafı var: BBC, sözkonusu görüntülerin (Ağlayan yaralı çocuklar, yakılmış yıkılmış evler, perişan haldeki insanlar vs....) İsrail saldırganlığını çok iyi bir şekilde teşhir ettiğini gördüğü için karşı çıkıyor. Üstelik belli ki profesyonel bir ekip tarafından hazırlanmış olan klip, herhangi bir dış sese ya da yoruma ihtiyaç duymaksızın İsrail’in Gazze’de gerçekleştirdiği yıkımı o kadar açık-seçik, tartışmaya mahal bırakmaksızın anlatıyor ki, BBC’nin Lordları rahatsız olmuş...’İnsani yardım çağrısı yapılan kliplerde haberlerde kullanılan görüntüler kullanılamaz’ diye bir kural olmadığına göre, BBC yönetiminin bu ikinci gerekçesi de geçersiz.
+ Bölgede çatışmaların henüz kesin olarak sona ermediği, ateş-kesin geçici ve hassas olduğu maalesef doğru. Ama bu durum, acil yardım çağrısını yayınlamamak için nasıl bir gerekçe oluşturuyor? İşte bu anlaşılamaz. Adı üzerinde ‘Acil Yardım’, ‘Acil Müdahale’. Yardım yapılması için çatışmaların tamamen durması şart değil. Aksine filmde de belirtildiği üzere eğer aacil yardım yapıalamazsa, çok sayıda çocuk yaralarından ya da açlıktan ölecek. BCC, anlaşılan İsrail’in Gazze’ye haritadan tamamen silmesini bekliyor. E o zaman da acil yardıma ihtiyaç olmayacağına göre, bu tür filmleri yayınlamaya da gerek kalmaz.
Aslında BBC, bir kamu yayıncılık kurumu ayrıca da herhalde kurulduğundan bu yana uluslararası/global bir kurum olarak, toplumsal/insani yardım kampanyalarına bir şekilde destek olmuş. Bu destek bazen bizzat BBC’nin bir konuyu kampanya halinde üstlenmesi şeklinde gerçekleşmiş, bazen de sözkonusu kampanyaları bedava yayınlayarak, haber değeri ölçüsünde değerlendirerek katkıda bulunmuş.
1966 Varto depremine BBC de katkıda bulunmuş. Doğal ve olumlu tabi ki.
1967’deki 6 Gün Savaşında aynı BBC, Filistinli ve Ürdünlü savaşzedeler için açılan yardım kampanyasına destek vermiş. 80’li yıllarda Afrika’daki açlığa karşı ünlü Live Aid’i de bizzat BBC üstlenmiş ve gerçekleştirmişti. Dolayısıyla BBC’nin bu son kararı kendi geleneği içinde de olumsuz bir kırılmanın göstergesi.
BBC hangi koşullarda bir insani/toplumsal yardım çağrısı filmini yayınlamayı red edebilirdi? Somut olarak Gazze meselesinde, odağı insani yardım yerine, mesela ‘Batı emperyalizminin sorumluluğu, siyonist İsrail’in saldırganlığı’ gibi doğrudan siyasi-ideolojik yargılar içeren ve/ve ya ‘Kahraman Hamas militanlarının cesur direnişi’ vs... gibi ibareler ve görüntüler içeren bir alana kaydırsa BBC, girişimin esas olarak insani değil, siyasi üstelik tek yanlı ve propaganda mahiyeti taşıdığını belirtir böyle bir filmi yayınlamazdı. Böyle bir durumda kimse de kalkıp BBC’ye tek bir eleştiri bile getiremezdi. Acil yardım çağrısını yapan İngiliz kuruluşları, yardım etmesini istedikleri insanlar İngiliz yurttaşları. DEC, aralarında İslami Yardım (İslamic”Relief), Hristiyan Yardım (Christian Aid), Oxfam ve İngiltere Kızıl Haç’ı gibi 13 yardım uzmanı STK’den oluşuyor.(Ayrıntı için bkz. www.dec.org.uk). Ne var ki filmi yayınlamayan da İngiliz kamu kuruluşu.
Aslında bu olayda en önemli ve en ilginç yön, İngiliz yurttaşlarının, hatta hükümet yetkililerinin, Kilisenin tepkileri. BBC’ye inat yardım kampanyası beklenmedik düzeylete tırmanırken, insanlar sokaklarda BBC’yi protesto etti. Yanlış karar Bağdat’tan olmasa bile Londra sokaklarından döndü. Boomerang etkisi işte buna denir. BBC yönetiminin dar kafalı, Amerikancı zihniyeti kampanyanın çok daha geniş kitlelere ulaşmasını sağladı. BBC’ye kızan yurttaş kampanyaya daha çok destek verdi.
Gelelim son olarak bu yasakçı zihniyetin olası siyasi-ideolojik neden ve kökenlerine.
BBC, aslında 2003’deki Amerikan-İngiliz birliklerinin Irak’a yönelik istila ve işgalini de izleyip aktarırken, geleneksel olumlu tavrını büyük ölçüde bozdu. Dr.Kelly’nin intiharına yol açan gelişmelerde BBC öyle çok da masum değildi. Ayrıca o dönemde habercilik açısından BBC ile CNN’i ayırdetmek giderek güçleşiyordu.
İngiltere’de Thatcher devrinde yoğunlaşan Amerikanperverlik Blair ve Brown dönemlerinde de etkisini sürdürdü.
İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırısı konusunda İngiliz diplomasisi tıpkı genel olarak AB diplomasisi (Çek Dönem Başkanlığı da ilk açıklamasında İsrail’in operasyonunu meşru buluyordu) gibi pasif kalarak İsrail saldırganlığını körükledi, cesaretlendirdi. Nihayet ABD’de kendisinden çok şey beklenen Obama yönetimi uzun süre yani Gazze’de insanlar ölürken, çocuklar kadınlar yaralanırken sessizliğini korudu, sonra da Beyaz Saray’a yerleştiğinin ikinci günü ‘İsrail’in kendini savunma hakkı’ndan sözetti, duygusal olsun diye de ‘Benim kızlarımın yattığı evin roketle vurulmasına karşı her şeyi yaparım’ diyerek de efelenen bir baba pozuna büründü. Oysa ki Obama’nın sevimli kızlarına roket filan atan yoktu, roketler, bombalar Filistinli çocukların uyuduğu evleri yıktı. Obama, Hamas’ın attığı iki buçuk rokete karşı İsrail’in vahşi savaş makinesini ‘savunma’ olarak kabul ediyor dolayısıyla da Gazze’ye yönelik saldırıyı onaylıyor ve meşru kılıyordu.
İşte bu siyasi-ideolojik ortamda, BBC yönetimi de, bir yandan İsrail yanlısı ABD’de ve Batı dünyasının bir ikinci önemli siyasal-ideolojik gücü Brüksel’deki atmosferin de etkisiyle Gazze’ye acil yardım yapılmasını istemedi. Bu kararın altındaki siyasi-ideolojik zihniyet, aslında topu topu bin kilometrekarelik bir yurt parçası olan Gazze’yi topyekün bir terör üssü, orada yaşayan 1.5 milyon Filistinlinin tümünü de terörist olarak görüyor, algılıyor. Bu zihniyet, İsrail’in Gazze saldırısını, Bush’un başlattığı Global Terörizme karşı Savaş’ın bir parçası olarak, ‘medeni dünyanın bölgedeki güçlü temsilcisi İsrail, radikal İslam terörünün hamisi İran’ın yöredeki 5. kolu Hamas’ı nötralize ediyor’ şeklinde algılıyor. Böyle bir kavrayış, İngiliz yardım kuruluşlarının acil çağrı filmini de, doğal olarak, ‘teröristlere destek’ olarak anlar.
BBC için nice inceleme-araştırma yapılmıştır, kitaplar yayınlanmıştır. Özellikle BBC’nin kırkı aşkın dilde radyo ve İngilizce olarak televizyonla gerçekleştirdiği World Service yayınları tüm dünyaya Londra’nın oryantalist ve sömürgeci bakış açısını kabul ettirmeye çalışıyor. İngiliz emperyalizminin İkinci Dünya Savaşından sonra zayıflamasıyla BBC de özellikle son dönemlerde, Doğu özel olarak da İslam-Arap Dünyasına karşı ABD hükümranlığınının sözcülüğüne soyunmaya başladı.
Geçmiş olsun! (BBC’ye)
Yorumlar