Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Toprak burada, zenginlik burada, ama şey yok!

Göçmenlik Müzesinin Broşür Kapağı G elibolu'dan bir kare: Yaralanan askeri eşek sırtında taşıyan arkadaşı 5. KITADAN (3) Kanguru ya da Koala görmedim. Amblem ve fotograflarda çok sık. Aborjin kültür merkezini bir Kürt arkadaşla ziyaret ettik. ‘Mücadele etmezsen böyle olur sonun’ dedi. Çünkü İngiliz sömürgecileri, kıtanın gerçek sahiplerini, tıpkı Amerikalıların Kızılderililere yaptığı gibi, ‘Reserve’ adı verilen kıtanın orta bölgelerindeki çöl alanlara sürüp orada da alkol ve kumara düşürmüş. Sarı-kırmızı-siyah bayrakları bir çok binada hala dalgalanıyor ama Aborjinler sonuç olarak folklorik bir malzeme haline getirilmiş. Victoria Kürdistanlılar Derneğinin kundaklanmış merkez binasında da vardı sarı-kırmızı-siyah bayrak. Melbourne’da Savaş Müzesini gezdik. Gelibolu onların belleğinde hala önemli bir yer tutuyor. Çanakkale’nin yeni bir sakini olarak ANZAC dedelerle ilgilenmek durumunda kaldım. Bizde olduğundan daha çok sayıda Çanakkale Savaşları kitabı vardı müzede. Göçmenler Müz

SUŞİ YİYEN KÜRT’LE YOGA YAPAN ALEVİ….

2011'de Melbourne Modern Sanat Müzesinde bir Tanıdığa Rastladım! 5. KITADAN (2) Avustralya’ya, ‘Kürt Meselesi ve Düşünce Özgürlüğü’ konusunda konferanslar vermek amacıyla davet edildiğim için, Kürt meselesi kaçınılmaz olarak en çok tartışılan konu oldu. Sydney’de Türkiyelilerin yoğun yaşadığı Auburn Belediyesinin salonunda bir konferans, Melbourne’da da Coburg Belediye salonunda bir konferans ile iki sohbet toplantısında Kürt meselesinin çeşitli boyutlarını konuştuk. Zaman zaman medya sorununa da değindik. Avustralya’da yaşayan Türkler ve Kürtler, belki de biraz Batı Avrupa’da olduğu gibi, aynı ülkeden gelen insanların birlikte yaşaması sayesinde konuya Türkiye’dekine oranla hem daha bilgili hem de daha duyarlı gibi geldi bana. Yabancı düşmanlığı, ırkçılık ve milliyetçilik konularında da, ne de olsa yabancı bir ülkede yaşamanın yarattığı atmosfer sayesinde, olumlu yaklaşımlar, izlenimler edindim. Yine de Türk sosyalistleri ile ‘Kürt hevaller’ arasında, bazen de Alevi kiml

Memleket zengin, bizimkiler iyi...

5. KITADAN (1) Avustralya’ya gideceğimi Nisan ayından beri biliyordum. Kime söylesem, ‘Amaan acaip uzun ve zor bir yolculuk…Canın çıkıyor, mahvoluyosun…3-4 günde ancak toplarsın’ diyorlardı. En güzel ve en komik yolculuk anekdotlarını Mazlum Çimen anlattı. O, üç kez konser vermeye gitmiş. Bana ‘Katiyyen gitme…Bussiness’de uçsan bile yıkılıyorsun’ filan demişti. Cengiz Aktar da, ‘Dünyanın en zehirli 100 böceğinden 74’ü Avustralya’da, aman dikkat et’ diye uyarmıştı. Sanki Avustralya kırsalına ya da dağlarına çıkıyormuşum gibi…Daha önce Sydney ve Melbourne’a gidenler ise tüm bu güçlüklere rağmen oradaki Türkiyelilerin kendilerini son derece iyi ağırladıklarını, devrimcilerin ve Kürt arkadaşların mükemmel organizasyonlar yaptıklarını söylemişlerdi. Tecrübelilerin öngörüleri doğru çıktı. Zaten Avustralya’da iken sürekli olarak Ertuğrul Kürkçü’nün, Haluk Gerger’in, Fikret Başkaya’nın, Faik Bulut’un gezi ve ziyaretlerinden kareler canlandırdılar. Avustralya hakkında pek bilgim yoktu. İngil

İNGİLTERE’Yİ ALIP AMERİKA’YA YAYMIŞLAR: A V U S T R A L Y A

5. KITADAN • Burada herkes yabancı Aborjinler hariç. Onlar da artık folklor malzemesi gibi. • Önce İngiliz sömürgecileri gelmiş, sonra onlar da yerli halktan özür dileyip onların haklarının bir kısmını tanımak zorunda kalmış. • Yüzölçümü Türkiye’nin on katı büyüklüğünde kocaman bir kıta, ama toplam nufus 20 milyon • Sydney ya da Melbourne’da dolaşırken kendinizi bazen Boston’da bazen Londra’da sanabilirsiniz, zaten neredeyse tüm bölge, yöre, kent ve ilçe isimleri İngiltere’den:Liverpool, Brighton, South Wales… • Türkiyeliler ilk kez 1969’da buralara gelmiş. Gemiyle. 3 aylık yolculuktan sonra. • Şimdilerde onların torunları doğuyor.3. kuşak. Bizimkiler artık buralı olmuş. • Hepsi İngilizce konuşuyor. İlk başlarda güçlükler olmamış değil: ‘Building here, me here, no man!’ • Batı Avrupa’daki Türkiyeli göçmen işçilere oranla, Ausie-Türkiyelilerin ekonomik, mali, toplumsal konumları çok daha iyi. Bahçeli büyük evler, arabalar, cipler. Çünkü bizimkiler çok çalışmış, çünkü burası Batı Avrupa

Orhan Doğan’ın Cizre’si...

Kürt dünyasının Amed’den sonra en muhteşem siyasi kenti hiç kuşkusuz Cizre’dir. Dört parçanın ortasındadır. Köklü bir tarihi, güçlü bir siyasi geleneği vardır. Son 30 yıldır Cizre’yi Cizre yapan önemli şahsiyetlerden biri de Orhan Doğan’dır. Ehmêde Xani’nin kentinde, Şeyh Said’in asıldığı günden 82 yıl sonra onların yanına göçmüştür. (Express dergisi Temmuz 2011 sayısı için) Geçen hafta, bir günlüğüne de olsa Cizre’ye gittim. Cizre, Kürt meselesiyle ilgilenen gazeteci, araştırmacı, aydın, eylemci herkes için son derece mühim bir merkez. Üstelik Bedirhan’lardan hatta Mem û Zin’lerden bu yana hep böyle olmuş. Çünkü hem Suriye hem Irak sınırında, çünkü İpek Yolu üzerinde, çünkü ovadan dağlara çıkışın kapısı, son otuz yıldır, tüm engellemelere rağmen PKK’nin mukim kalelerinden biri. Hani bir Türke, Anadolu’nun bir yöresinde ya da yurtdışında, ‘Nerelisin?’ diye sorduklarında, hafif bir gurur ve büyük bir memnuniyetle, ‘Istanbulluyum’ der ya, gözlerimle gördüm, kulaklarımla işittim, bizim

Üçüncü kutba gün doğacak!

AKP-MEDYA İLİŞKİLERİNDE HATT-I HÜCUM/SATH-I HÜCUM • İktidarının ilk iki dönemi boyunca, medyada demokratik, özgürlükçü ve çoğulcu bir dünya oluşturmaktansa, yandaş medyayı yaratıp, onu güçlendirme peşinde koşan AKP, eleştiriye tahammül edemediği için de tüm muhalif basın, kişi ve kuruluşları çeşitli yöntemlerle susturmaya çalıştı. 3. dönemde de bu yolu izleyeceğine dair çok emare var.Bu durumda… AKP’nin 3. dönem iktidarında, medya dünyasında, aslında 2002’de başlayan hegemonya kurma süreci perçinlenerek devam edeceğe benzer. Bunun işaretleri bir süredir su yüzüne çıktı. Bayi satışı 30 bini bile bulmayan Zaman, 1 milyonluk satış atraksiyonu da gerçekleştirdikten sonra, AKP’nin 3. döneminde ‘Özel Yetkili Gazete’ olmaya aday. Bu gazetenin yönetici ve yazarları, Almanya’da ya da Çorum ve Maraş’ta daha önce yapıldığı gibi – Katledileceklerin evlerine çarpı işareti koymak- tasfiye edilecek gazeteci listelerini yayınladılar. Henüz sanık ya da avukatlarına bile tebliğ edilmeyen iddianame

BATI MEDYASI ERDOĞAN’A NEDEN KARŞI ÇIKIYOR?

• Amerikan ve İngiliz medyasının önemli gazete ve dergileri, Başbakan Erdoğan’ı eleştirince mahalle karıştı. Oysa ki eleştirilerde öyle çok da özgün ya da önemli bir perspektif yok. Burada da çok sayıda insan ve kurum, bu eleştirileri daha önce söylemiş ya da yazmıştı. O zaman ‘What is this violence, this anger…’. The Economist, Reuter’s, New York Times, Time ve son olarak Wall Street Journal gibi uluslararası medya organlarında Türkiye’deki seçimler hakkında AKP iktidarını eleştiren yazıların yayınlanması tartışma ortamı yarattı. Aslında bu tür gazete ve dergileri düzenli olarak izleyenler, seçim gibi olağanüstü siyasi dönemlerde ya da evrensel düzeyde haber değeri olan bir olay gerçekleştiğinde, çeşitli ülkelerin hükümetlerini öven ya da yeren yazılar yayınladıklarını bilir. Dolayısıyla global medya, sadece Türkiye ile ilgilenmiyor. 2002 yılında da aynı yayın organları, AKP’yi öven yazılar yayınlamışlardı. O zaman Türkiye’de kimse bugünkü itiraz ya da değerlendirmelerini yapmamışt