Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Komiser Gazeteci !

Geçmişte örnekleri olsa da, son dönemlerde yeni bir gazeteci tipi tezahür etmeye başladı. Kuşkusuz bu kategori içinde yer alan şahısların kişilikleri tartışma konusu olmamalı. Çünkü yeni marka gazeteciler, esas olarak mevcut medya düzeninin tipik/karakteristik birer ürünü/sonucu. Medya manzarasındaki değişikliklere uygun ve uyumlu olarak gazeteci profilinde de değişiklikler beliriyor. Medya-iktidar ilişkileri yoğunlaşıp sınırlar flulaştıkça, gazeteci-politikacı kimlikleri de birbirine karışıyor. Siyasi iktidar, her kurum ve kişiyi kendi müştemilatı haline getirmeye çalışıyor. Gazeteciler çok farklı nedenlerle (Kapanma, daha iyi iş teklifi, yönetimle anlaşamamak, işverenin değişmesi, özel sebepler, vs...) çalıştıkları medya kurumundan ayrılıp bir başka medya şirketinde çalışmaya başlayabiliyor. Bu durum, son derece normal, üstelik sık karşılaştığımız bir durum. Sözkonusu gazeteci, sadece çalıştığı alanı/mekanı değiştiriyor, ama esas olarak aynı mesleği yapmaya devam ediyor. Özellikle ek...

NEVZAT TANDOĞAN’IN KÜRTÇE TELEVİZYONU

Resmi terminolojiye göre ‘çok dilli kanal’ TRT6, 24 saat Kürtçe yayın yapacak. Başbakan’ın bile Kürtçe olarak hayırlar dilediği kanalın kime nasıl hizmet vereceğini henüz ayrıntılı olarak bilmiyoruz. TRT6, RojTV ve Kurdistan TV ile nasıl rekabet edecek onu da göreceğiz. 1 Ocak 2009 akşamı TRT2 televizyon kanalında ‘TRT’nin yeni ‘Çok Dilli Kanalı’nın açılış töreni naklen yayınlanıyordu. Bakanlar, milletvekilleri, Genel Müdürler, ‘kıymetli basın mensupları’ hepsi oradaydı. Kürsüye gelen yetkililer, öyle çok fazla isim vermeden, ayrıntıya girmeden ‘aslında binlerce yıldır birlikte yaşadığımızı’, ‘hepimizin aynı gemide olduğunu’ filan söylediler. Daha ileri gidenler, bu kanalın ‘milli birlik ve beraberliği güçlendireceğini’ belirttiler. Türkçe bilmeyen ‘cahil köylü kadınların’ bu televizyon kanalı sayesinde bilgileneceklerini söyledi Diyarbakırlı bir ‘Güneydoğulu’. Devlet Bakanı Mehmet Şimşek ise trajik bir görüntü sergiledi: Tören öncesi TRT’ye yaptığı açıklamada mealen, ‘Ben 6-7 ya...

GAZETECİ HANGİ KAMPANYAYA NASIL İMZA ATAR?

• Demokratik bir ifade özgürlüğü tezahürü ya da protesto beyanı olan imza kampanyalarında gazetecilerin konumu nedir? Ne olmalıdır? Her gazeteci her kampanyaya imza verebilir mi? ‘Özür Dilerim’ kampanyasındaki gazeteciler... İmza kampanyaları özellikle İnternet’in sağladığı kolaylıklardan sonra Türkiye’de de yaygınlık kazandı. Neredeyse her hafta aydınlar, yurttaşlar, gençler, çeşitli baskı grupları önemli hatta hayati buldukları bir konuda dileklerini ya da protestolarını imza kampanyalarıyla kamuoyuna duyuruyor ya da duyurmaya çalışıyor. İmza kampanyası, yapı ve doğa olarak demokratik bir ifade tarzı. Mekanizma olarak da içeriği ne olursa olsun, yani sözkonusu talep ya da protestonun içeriği, imza kampanyası aracılığıyla hem kamuoyuna yansıyor, hem de imzacılar açısından bakıldığında sözkonusu içeriği paylaşan insanlar da kendilerini birlikte, hep beraber ifade etmiş oluyor. Son olarak dört arkadaşımızın (Aktar, Bayramoğlu, İnsel, Oran) öncülüğünü üstlendiği ‘Özür Diliyorum’ kamp...

BİR ÇİFT PABUÇUN ETTİKLERİ

(15-16 Aralık günleri Birgün gazetesi ve İzmir Demokrat Radyonun sorularına verilen cevapların geliştirilmiş, yazıya dökülmüş versiyonu) Iraklı gazeteci Muntazar El Zeydi’nin , Bağdat’ta ABDBaşkanı George W. Bush’un Irak Başbakanı ile birlikte düzenlediği basın toplantısı sırasında ayakkabılarını çıkarıp Bush’a fırlatması gazetecilik etiği ve felsefi açıdan tartışılması gereken bir olay. Bir kaç madde halinde bu protesto yöntemini irdeleyelim: • Gazetecilerin, muhabirlerin esas görevi, bir olayı, bir olgu ya da gelişmeyi haber yapmaktır. Bu nedenle gazeteci/muhabir olaya müdahale etmez, sadece bir gözlemci olarak olayı izler, tarafların görüşlerini alır, arkaplan bilgiyle besleyip haberini yazar ve okura/yurttaşa ulaştırır. Gazeteci/muhabir, bir olayın kahramanı olamaz, olmamalıdır. Gazeteci/muhabir, kahramanın açıklama ve tutumlarını izleyip, kaydetmek bunları bilahare haber haline getirmekle yükümlüdür. Evrensel, genel, yani her yerde kabul edilen ilke/kural budur. • Ne var ki, tü...

ÖZÜR DİLİYORUM KAMPANYASI

1915'te Osmanlı Ermenileri'nin maruz kaldığı Büyük Felâket'e duyarsız kalınmasını, bunun inkâr edilmesini vicdanım kabul etmiyor. Bu adaletsizliği reddediyor, kendi payıma Ermeni kardeşlerimin duygu ve acılarını paylaşıyor, onlardan özür diliyorum. İmza kampanyasına katılmak için www.ozurdiliyoruz.com

Taraf’ın Koması

• Sürpriz yapması beklenemezdi. Yayın politikaları eleştirilebilir ama içtendiler, batmaya doğru bile mizahı elden bırakmadılar. Hala kapitalizmden medet ummak nasıl bir duygu acaba? Taraf gazetesi ilginç, dolayısıyla irdelenmesi/tahlil edilmesi gereken bir süreç yaşıyor. Taraf’ın başına gelenler, Türk egemen medyasının bir dizi başat niteliğini/özelliğini sergilemesi açısından da değerlendirilebilir. Bu yazıda esas olarak üç soruya yanıt aramaya çalışacağım: - Taraf’ın genel yayın politikası/ideolojisi ile uyguladığı gazetecilik yöntemleri kendi içinde tutarlı mı? - Taraf kiminle neden iyi geçindi? Kiminle nasıl kavga etti? - Taraf, içine düştüğü güç duruma karşı ne yaptı? Ne yapmadı? Gazetenin sahibi, yöneticileri, çalışan ve okurlarının hemfikir olduğu bir terminoloji ile ifade ettiğimiz zaman, Taraf gazetesinin genel yayın politikası/ideolojisi hatta alamet-i farikası ‘liberalizm’ ya da ‘liberal’. Bu sözcük/kavram kullanıldığı mekana ve zamana göre farklı anlamlar içerse de liberal...

Medya/Terörizm tartışması

Kısaca terör haberleri olarak adlandırılan Kürt meselesi, PKK, ordu operasyonları konusundaki haberlerde zaten baştan bir dizi yasal, toplumsal, geleneksel kısıtlama hatta yasaklar var. Türk medyası bu alandaki haberleri neden bağımsız ve özgürce, yani doğru ve üçüncü göz perspektifiyle veremiyor? Perşembe gecesi (27 Kasımı 28 Kasıma bağlayan gece) atv kanalında saat 12.30 civarında Yavuz Baydar’ın yönetiminde Açık Kapı programında ‘Medya ve Terör’ başlığı altında önemli bir konu tartışıldı. Bu tartışma programının konuşmacı sayısı çok fazla. Stüdyodaki panelde üç televizyon kanalının (Atv, Kanal d ve Fox TV) haber yöneticileri vardı.İki akademisyen (Dr. Esra Arsan ve Dr. Önder Aytaç) onlara eşlik ediyordu. Stüdyo konukları arasında Şehit Aileleri örgütlerinin temsilcileri ile yasal bir Kürt partisinin Istanbul yöneticileri ve yurttaşlar vardı. Gerçi program sabah saat 03.00 gibi bitti ama bu kadar çok konu ve bu kadar çok konuşmacı bir araya gelince, Baydar’ın bence başarılı ve de...