Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Erdoğan medyaya karşı neden baskıcı?

  Hükümet medyaya baskıyla, bir süre belirli bir kesimi etkilemek mümkün; ilelebet ve herkesi ikna etmekse imkansız. Sonunda, gerçek su yüzüne çıkar. Türkiye, 1831’de ilk günlük gazete yayınlandığından bugüne, hiçbir zaman gerçek anlamda bağımsız ve özgür gazetecilik yapılamadı. İlk gazeteciler Padişah’ın maaşlı memurlarıydı. Gazetecilik, devletin bir yan kuruluşu olarak işlev gördü. Bugün, 185 yıl sonra bile, işin esası çok fazla değişmedi: Türk medyası hâlâ bağımsız ve özgür değil. Çünkü bugün tüm medya organlarının mülkiyetine, dolayısıyla yayın politikalarına baktığımızda, yüzde 90’lara varan oranda, doğrudan ya da dolaylı olarak iktidarın imzası sırıtıyor. Erdoğan’ın Saray’ı, aleyhindeki gerçeklerin yayınlanmasını önlemek için, çoğu zaman hukuka aykırı ve gayrı meşru yöntemlerle, medyanın üzerine çok ağır baskılar uyguluyor. Klasik sansür ve otosansürün yanı sıra, devlet, yandaş şirketlere medya mülkiyeti temin etmek (ATV ve Sabah’ın kamu bankası kredileriyle

'YAYIN YASAĞI GAZETECİYİ BAĞLAMAZ'

 MEDYA GÜNLÜĞÜ söyleşisi 11 Nisan 2016 Pazartesi  |   MG ÖZEL "Gazetecilik, esas olarak kamu çıkarı, yani toplumun iyiliği, bilgi ve deneyim zenginliği, sağlığı ve güvenliği için icra edilen bir meslek. Bu yaklaşımı benimsemiş olan medya organları ve yöneticileri, siyasi, ideolojik, dini, felsefi kişisel ya da toplumsal önyargılarından arındıkları ölçüde, kamuoyunun doğru bilgilendirilmesi için çaba harcıyor...  Medya Günlüğü'ndeki "Pazartesi Söyleşileri" için fikirlerine danıştığımız usta gazeteci Ragıp Duran'ın bu tanımı, mesleği anlatmak üzere verdiğimiz mücadelelerin neredeyse tümüne özet niteliğinde. Ona göre, en iyi gazetecilik ise "barış zamanında" yapılıyor. Duran, "şiddet zamanında, taraflardan birinin safına geçerek" yapılan haberler için de "kolay gazetecilik" tanımlaması yapıyor ve ekliyor:  "Zor olan, şiddet uygulayan iki tarafa eşit uzaklıkta durup, barışı talep eden ve barışın gerekliliğini aktar

Cinsel Tacizde Medyanın Rolü

İktidar sözcülerinin tacize adı karışan bir Vakfı savunmaları nedeniyle gündeme yerleşen çocuk tacizleri ve medya  konusunda HilalTV Haber sitesinde yayınlanan söyleşi metni- RD ------------------------------------------------------------------------------------------------------------ Çocuk istismarı ve taciz olayları ne yazık ki tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de çok sık rastladığımız bir konu olmaya başladı. Evet belki hep vardı ama bu kadar gündeme gelmiyordu. Taciz haberlerinin gündeme bu kadar çok gelmesi  iyi ya da kötü tartışılabilir ancak medyanın bu tarz haberleri servis etme yöntemi oldukça önemli bir konu. Taciz olaylarının artmasında gerek yazılı gerek görsel basının etkisi var mı? Varsa bunun önüne geçmek için ne gibi önlemler alınmalı? Özellikle çizgi filmlerde yaygın olarak kullanılan subliminal mesajların taciz olaylarına etkisinden söz etmek mümkün müdür? Gazeteci ve medya eleştirmeni Ragıp Duran ile konuştuk. Ragıp Duran'a göre medya, çocuklar

Sur anlatıyor: Kim tamir edebilir ki kırılan kalplerimizi?

Sur’un ana caddesi Gazi’de yarım gün boyunca dolaşıp esnafla konuşurken, İç Savaş dönemindeki Lübnan, Saddam sonrası Irak ve  İŞİD sonrası Suriye manzaraları ve konuları geldi dile ve gözlerimizin önüne. Hüzün tavan yapmış, çaresizliğe yaklaşmışlar. Ama her şeye rağmen Sur esnafı metanetli, içten içe direniyor:” Bu hep böyle gidecek değil ya….” 27 Mart 2016 Pazar günü sabahtan öğleye kadar Şeyhmus’la (Diken) Diyarbakır’da Gazi caddesini dolaştık. –  Cumhuriyet’ten önce bu caddenin adı Bağdat Caddesi imiş, ama Cumhuriyet gelince her yerde ille bir Mustafa Kemal, Atatürk, Zübeyde Hanım caddesi olacak ya, burayı da Gazi caddesi yapmışlar… Cadde şimdilerde yarı-şehit, fevkalade gazi. Dağkapı’dan girince aşağıya Deliller Hanı yani Kervansaray oteline, Mardin Kapı’ya gelene kadar inen cadde. Sur’un atar damarı. Diyarbakır’ın kalbi. Haber Nöbetinin 8. grubundaki bir gazeteci olarak, kentdeki medya kuruluşlarını ziyaret ettik, yerel medyadan genç meslekdaşlarla gazetecilik, haberci