Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Hürriyet, ne gazetesi?

1 Kasım seçimlerinden bu yana Hürriyet gazetesi dümeni neredeyse  tamamen   siyasi iktidarın rotasına çevirdi. Daha ilk günden Özkök, Saray’la uzlaştığını ilan etmişti. Gazete binası basılıp Ahmet Hakan dövüldükten sonra da, bu köşe yazarı Erdoğan’ı övmeye başladı. Sadece bir günkü Hürriyet’in içerik dökümü ve haber kategorilendirmesi, gazetenin haber değerlendirmesi ve genel yayın politikası hakkında ilginç bilgiler veriyor. 12 Ocak 2016 Salı sabahı, saat 08:30-09:45 arasında, üşenmedim, Hürriyet gazetesinin internet sayfasında, hiç tıklamadan ilk sayfalardaki haberleri tek tek saydım, türlerine göre kategorilendirdim. Gazetenin internet sayfasının bu saatlerde çok okunduğunu tahmin ediyorum. Gerçi internet sayfası gün içinde sürekli yenileniyor, dolayısıyla içerik ve tür oranları değişebiliyor, ama yine de bu döküm, genel de olsa Hürriyet’in haber değerlendirmesi ve Genel Yayın Politikası konusunda bir ipucu veriyor. Döküm sonuçları şöyle: Magazin haberleri: 49 Reklam (hab

KÖTÜLÜĞÜN MEDYASI

Medya mülkiyeti yayı n politikalarını saptıyor. Beyine, yüreğe, vicdana, bilgi ve düşünme yeteneğine ihtiyaç olmayan ortamda gazeteci, havuz medyasının mürettebatı oluyor. Medyanın üç sacayağı, patron-gazeteci-okur, sorunlu. Belki de bu toplum bu medyaya müstehak!  Engeli aşmak için engelin ne olduğunu iyi anlamak lazım. Yapı sökmek/bozmak için yapının derin, ayrıntılı tahlilini yapmak gerek. Yapının, mekanizmanın nasıl çalıştığını, boyutlarını, aktörlerini tek tek incelemek lazım. İşin teorik yanı ile pratik yanını ayırmak ve birleştirmek gerekiyor. Bu çalışmada, nispeten kısa ve yüzeysel de olsa, işin geçmişi, yani tarihçesi bize bazı ipuçları verebilir. Bu arada esasla taliyi de iyi ayırt etmek, ayrıntıya gereken önemi verip çok da üzerinde durmamak iyi olur. Çünkü mesele bütünü görmek. Sakat, aksayan, bozuk yanları saptadıktan sonra nedenler üzerinde durup çare üretmek de, çözüm yol ve yöntemlerini önermek de zengin bir tartışma platformu yaratmanın ilk adımları olabilir.

Sıfır Sayı: Eco’da roman, bizde belgesel

Umberto Eco, İtalyan yakın siyasi tarihini anlatırken, gazetecilik manevralarını, komplo teorilerini, medya-iktidar ilişkilerini polisiye roman gibi anlatıyor. İşin içinde Türkiye, Gladio (Kontrgerilla) ve  ülkücüler de var... Umberto Eco, çağımızın çok-boyutlu aydınlarının belki de en önemlisi. Tarihten estetiğe, görsel iletişimden semiyolojiye, anlatıdan yoruma kadar çok çeşitli alanlarda akademik çalışmalarının yanısıra çok satan romanlarıyla ( Gülün Adı ,  Foucault Sarkacı ) da haklı bir ün kazanmış. Eco’nun Türkçede yeni yayınlanan kitabı  Sıfır Sayı,  arka kapak yazısında “Kötü gazetecilik konusunda bir rehber” cümlesiyle tanıtılıyor. İtalya’daki önemli günlük gazete ve haftalık dergilerde köşe yazmış bir aydın/akademisyen Eco. Gazetecilik dünyasını belli ki iyi biliyor. Kitap olumsuz gazetecilik pratiklerini arka planda tutarken, aslında İtalyan yakın tarihinin önemli olaylarını polisiye üslûbuyla anlatıyor. Bir gazetecinin on altı gün boyunca tuttuğu notlar şek

Gizli Belgeyle Gerçeği Değiştiremezsiniz!

Psikolojik Propagandanın Zaafları ·        İçişleri Bakanlığının Eylül 2015 tarihli gizli belgesi Kürt bölgelerinde halen sürmekte olan kırım harekatının medyaya nasıl yansıtılması gerektiği konusunda önemli ipuçları hatta bilgiler veriyor. İktidar-Gerçek-Medya ilişkilerinde onlarca kez denenip başarısızlığa uğramış olan bu psikolojik harekata hala ihtiyaç duymaları manidar... İçişleri Bakanlığı İller İdaresi Genel Müdürlüğünün 2015 Eylül tarihli ‘Gizli’ damgalı belgesi, siyasi iktidarın Kürt bölgelerinde halen sürmekte olan kırım harekatının medyada nasıl temsil edilmesi gerektiği konusunda önemli bir belge. Haber, biliyorsunuz, özellikle iktidarların yayınlanmasını isemedikleri bilgiler olduğuna göre, bu haber nedeniyle DİHA’yı ve Amed muhabiri  Çağdaş Kaplan’ı kutlamak gerekir. Sözkonusu belgenin, yayınlandıktan yaklaşık 48 saat sonra bile, resmi makamlarca tekzip edilmediğine göre, hakiki olduğunu kabul ediyoruz. Belgenin içeriği, aslında bugün halen sürme

YARIN YANDAŞ MEDYA İLE HESAPLAŞMAK LAZIM

Özgür Düşünce'nin sorularına yanıtlar: –AB’nin ve ABD’nin gazetecilere baskılar karşısında verdiği tepkileri yeterli buluyor musunuz? RD: Türkiye‘de basına yönelik baskılara karşı, AB ve ABD’den önce ve daha çok, meslek mensuplarının, kamu oyunun tepkileri önemli. Devletlerin göstereceği tepkiler, Türk devletine baskı açısından kuşkusuz önemli ama tayin edici olan iç dinamik. Son Brüksel Zirvesinde görüldüğü üzere AB, mülteciler kartı nedeniyle İnsan Hakları ve Basın Özgürlüğü konusunu gündemine bile almadı. ABD’deki resmi tepkiler daha derin olabilirdi. Bu tür baskılara karşı yurtdışında devletlerden çok meslek örgütlerinin tepkileri önemli. Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF-Paris), Gazetecileri Koruma Komitesi (CPJ-New York), IPI (Uluslararası Basın Enstitüsü-Viyana) gibi kurumlar üzerine düşen görevi ve gösterilmesi gereken dayanışmayı gösterdi. Türkiye medya organlarında dış haberler servisleri var ama bizim medya organlarımızın yurtdışındaki refik ve meslekdaşlarıyla ilişk