Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Ahmet, Mehmet, Ali, Kürşat, Yavuz ve diğerleri…

Etnik temizlik gibi meslekî temizlik yapıyorlar. “Ben gazetecinin şahsiyetsiz, yalaka ve sadık olanını severim” diyorlar. Dikkat edin, iş solcu, radikal, sıkı muhalif gazetecileri filan aştı, kendi gazetelerinde çalışan, yıllarca iktidara hizmet etmiş meslektaşları işlerinden atıyorlar. Bu ortamda bir sürü insan hâlâ gazeteciyim diye ortalıkta dolaşıyor. Müthiş bir yalnızlaşma, olağanüstü bir tedirginlik. Beyaz mendiller sallayacağız çocuklar, yakındır…     Başlıktaki meslektaşların soyadlarını vererek başlayayım: Altan kardeşler (Taraf ve Star), Akel (Yeni Şafak), Bumin (Yeni Şafak), Baydar (Sabah). Hepsi de uzunca bir süredir iktidar yanlısı olarak bilinen gazetecilerdi. Belki Erdoğan değişmese / bozulmasa, amiyane tabirle sapıtmasa, bu meslektaşlar bugün hâlâ iktidarı savunmaya devam edebileceklerdi. Böylelikle işlerinden olmayacaklardı. Ama oldular. Çünkü Erdoğan gerçekten fevkalâde bir hamle ile, bir süredir klasik, mütedeyyin, muhafazakâr, birleştirici bir lider olmaktan çık

GEÇ KALDIN TAYYİP!

*Artık hiçbir yazı, Gezi ya da Kızılay duvarlarındaki yazılamalar kadar etkili ve ilginç olamaz. Efsanevi bir tarih yazılırken, sokağa çıkıp izlemek, gaz ya da su yemek, eylemcileri desteklemek, eylemci olmak yazıyı ikinci sınıfa düşürür/düşürdü. Bugünün eylemcileri  40 yıl sonra  torunlarına ‘Biz vakti zamanında  grayderle Toma kovalamıştık’ diyecek. Torun da ‘Atma Dede!’ diyemeyecek. Yaşı müsait olanlar benzeri sahneleri yaşamışlardı. Mesela 68’de ben ortaokul  son sınıf öğrencisiydim, hayal meyal hatırlıyorum. Ama kitaplara, filmlere bin şükran, mesela Jacques Tardi’nin ‘Halkın Çığlığı’ başlıklı çizgi romanı  sayesinde  1871 Paris  Komününde ya da William Klein’ın ‘Grands Soirs, Petits Matins’ (Şahane Akşamlar ve Erken Sabahlar) başlıklı belgeselinde 1968 Mayıs’ında Paris’te neler olup bittiğini öğrenebildik. Gezi’de cereyan edenleri görüp okuyunca, onları hatırladım. İsyan, müthiş bir çözücü, dağıtıcı, her türlü engeli berhava eden bir ortam, bir araç, bir düğme… Henüz 31 Ma

Benim Güzel ve Fırlama Medyam

Muhaberatı Gezi (*) Gezi direnişi sadece siyasi, sosyal, ekonomik dünyayı değil medya dünyasını da salladı ve çalkaladı (Rock and Roll). Herkes bu direniş sayesinde şunu açık bir şekilde gördü: Egemen medya egemenlerin medyasıdır üstelik tüm topluma da egemen değildir. İsteyen kendi medyasını, kendi iletişimini kurar, kendi gazeteciliğini bağımsız ve özgür bir  şekilde yapar. Gezi’den medya manzaraları: ‘ ’Istanbul’da Gezi Parkında başlayan gösteri ve direnişin ilk sonucu, tümü bu büyük şehirde konuşlanmış olan büyük sermaye medyasının habercilik ve özgür yorumculuk konusunda yolun sonuna geldiğini, editoryal olarak tamamen iflas ettiğini öfke içinde anlaması oldu. 31 Mayıs 2013, afra tafralı patronları pek çok farklı büyük iş alanında top koşturan, kendisini ‘merkez’ diye adlandıran medyanın görkemli binalarının içinin medeni cesaret, profesyonel kavrayış ve meslek ahlakı açısından ne denli boş olduğunu gösteren bir milattır .’’ Bu iki paragraf yurtdışında yayın yapan Al-Mo

Egemen Medya Sabıkalı Bir Seri Katil Gibidir

'Gezi' eylemlerinin hedefi hükümetti ama hükümet kadar medyayı da sarstı. Bunu nasıl açıklarsınız?  R.Duran- Gezi eylemlerinin yegâne hedefi hükümet değildi bence. Çok daha geniş bir açısı var Direnişin. Toplumsal bir muhalefet olarak, evet, Başbakan Erdoğan’ın tek adam yönetimine karşı çıktılar. Onun özel hayata müdahalesine (Alkol, kürtaj, öpüşme…)  itiraz ettiler. Ayrıca bilinçli kentli yurttaş olarak, çevreye saygılı insanlar olarak Parkı korumak istediler. Topçu Kışlasının yeniden yapılmasına karşı çıkarken, zorla yeniden tarih yazılmasına hayır dediler. AVM inşaatına karşı çıkarken de kapitalizmin tüketim toplumuna, yurttaşı silip yerine pasif tüketiciyi yerleştirmeye çalışan anlayış ve  uygulamaları da red ettiler. Gezi Direnişinin insanları, ilk andan itibaren hatta belki de Direniş somut olarak başlamadan bile, zaten egemen medyaya karşıydı. Gezi Çocukları egemen medyayı izlemiyordu, büyük gazeteleri okumuyor o büyük TV kanallarını izlemiyordu. Egemen medya nerede

Üç Maymun,Penguen, Yine Maymun

* Medyadaki sermaye yapısının Gezi Parkı direnişlerinin haberleştirilmesi noktasında nasıl bir etkisi oldu? En bariz örnekleri nelerdir? Ne gibi kaygılar, halkın doğru haber alma hakkına engel oldu ? -        R.DURAN . Medya mülkiyetinin kökeni ve yapısı siyasi iktidara bağımlı olmasının yanı sıra, egemen medyanın yöneticilerinin ideolojik ve siyasi alanda, gönüllü olarak iktidar yanlısı olmaları da önemli bir unsur. Bu sayede AKP ya da Erdoğan emir-komuta zincirine ihtiyaç duymadan medyayı kendi istediği gibi yönlendirebiliyor. Yeni Şafak, Akit, Sabah’ın yanı sıra bu medya gruplarının televizyonlarının başındaki  gazeteci görünümlü yöneticiler  ve kilit mevkilerde bulunan ‘gazeteciler’ de, şu ya da bu şekilde AKP ile iktidar ile ya organik ilişkide ya da dirsek temasında.Bu tür gazeteciler, iktidardakilerin sınıf kardeşidir. Kaderde, sevinçte ve tasada birdirler.  Gezi Direnişi, aslında başka bir çok toplumsal kesimin olduğu üzere, egemen medyanın da beklemediği bir anda ve ş