Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Halim Spatar’ın ardından Çok çile çekmiş bir komünist aydındı. Ama mütevazı idi, devrimci ahlâkı biz ondan öğrendik, nezaketi, estetiği, edebiyatı, çeviriyi de. Ona saygı duymayacak birisi insan olamazdı. 1 978 yılında Fransa’dan atama yoluyla Aydınlık gazetesinin dış haberler servisinde görevlendirildiğimde duymuştum adını ilk kez: Halim Spatar! Komünist harekette ekalliyetten de insanlar olduğu için, önce Istanbullu bir Rum sanmıştım. Soyadı da, ideolojik çağrışımdan olsa gerek, bana Spartaküs’ü anımsatmıştı. Gerçi bir Girit bağlantısı vardı soyunda, Spartaküs’ün de modern versiyonuydu. Bizim gruptan İbrahim Altınsay, ki o da Girit kökenli, bu konuda güzel yazmış: “Bilmem farketmiş miydiniz? Halim abinin o güzel ve zarif dilinde hafif bir aksan vardı hep. Bunu İstanbul lehçesine, ya da Frankofonluğuna yorabilirdiniz belki. Ama ben o aksanda hep Halim Abi’nin farketmeden koruduğu, korumaktan da haz duyduğu bir Giritli aksanı bulmuşumdur. Bu aksan onun Kazan

Yeni Harman'da Söyleşi

Bağımsız Dergisinde Medya Söyleşisi

Ahı tuttu madencilerin… Demir de gitti...

Barones Thatcher, Pazartesi günü 87 yaşında ilâhî şerbeti içti. Afiyet olsun! Bugünkü neoliberal politikaların ilk mimarı ve mühendisi idi. Hırçın ve radikal bir kapitalistti. Hayatı boyunca çok düşman kazandı. Çok günah işledi. Pazartesi  sabahı dersteydim. İnternetten Thatcher’in vefat haberi geldi. 1983-87 Londra yıllarımı hatırladım. Hayata ve ölüme de, belki de aşırı siyasî denebilecek bir bakışım olduğu için, içime serin sular serpildi. Demir Leydi, benim nefret etmekten zevk aldığım bir politikacı idi. Devlet hastanelerini yeteri kadar “müşteri”’ gelmediği için kapatan başbakandı. Binlerce işçinin çalıştığı madenleri kâr etmiyor diye kapatan başbakandı. Grevci madencileri “İç Düşman” diye karalayan başbakandı. Onbir buçuk yıllık hükümdarlığı sırasında her şeyi özelleştirip sermayenin en büyük hizmetçisi olan başbakandı. Yeni Dünya Düzeni adı altında bugünkü neoliberal politikaların ilk uygulayıcısı idi. İrlandalı Cumhuriyetçileri hapislerde çürüten, sokaklarda

Akil İnsanlar: Berktay memnun, Doğan kızgın

Süreç ilerledikçe gariplikler yoğunlaşıyor.  Yasa yerine söz, akil  insanlar yerine iktidar yanlıları kumpanyası…  Bakalım daha neler  göreceğiz. Böyle barış olur mu? Ya da bu olup bitene barış denir  mi? Kürt sözcüğünü hiç duydunuz mu siz bu süreç başlayalı beri?   Akil insanlar beklerken, hepsi de apaçık iktidar yanlısı adamlarla kadınlar listesi yayınlandı. Neresinden tutsanız sakat, hatta komik bir durum. Dikkat ettiniz mi, nasıl düzenli ve disiplinli halletmişler her şeyi… Halletmişler dedim ama, başbakan bizzat uğraşmış listeyle. Bu kadar insanı yedi bölgeye dağıt, sonra her bir gruba bir başkan, bir başkan yardımcısı, bir de sekreter ata… Kolay iş değil yani… Birini atarsın, öteki alınır, diğerini atamazsın, AKP’li bozulur… Ama serde Kemalist disiplin olunca, ben yaptım oldu. Bu grupların hedefi ve çalışma süresi de belli oldu. Bir ay içinde konferans, seminer ve muhabbetlerle yurdun dört bir yanında Çözüm Süreci konusunda halkın olumlu algıya ulaşmasını sağla

CUMHURSUZ CUMHURİYETTE TOPLUMSUZ BARIŞ!

·           Öcalan’ın 2013 Diyarbakır Newroz bildirisiyle Kürt Meselesi önemli bir aşama kaydetti. Yine de Erdoğan’ın Çözüm Süreci ile Kürt Meselesinin  çeşitli boyut ve ihtiyaçları henüz ve halen pek kesişmiyor. Geri çekilme, yasal güvence ve Akil İnsanlar gibi  konularda, diğer alanlarda olduğu gibi, bir hazırlık, plan, program olmadığı yine gün ışığına çıktı. AKP’nin sürecine toplumsal destek de yetersiz.’Ben yaptım oldu’ olur mu? Aralık 2012 sonunda başlayıp bugüne kadar devam eden SÜREÇ, son derece hızlı bir şekilde ilerlerken, önemli aşamalar geçiriyor ve konuya ilişkin kamuoyunda, medyada zengin sayılabilecek ama yüzeysel tartışmalar cereyan ediyor. Sağlıklı bilgi akışından söz etmek pek mümkün değil, dolayısıyla anlamlı bir tartışma henüz ufukta görünmüyor. Bu çok kapsamlı konuya bugünkü aşamada ancak satırbaşlarıyla, belki de mecburen kısa kısa değinmekte yarar var. NEYE MUHALEFET? - Öncelikle, sürece yönelik itiraz ve eleştirilerle, sürece MHP ya da Ulusalcılar

‘Yazma, yazarsan sıra sana gelecek!’

HASAN CEMAL’İ DE    KOVDULAR   Cemal’in Milliyet’ten uzaklaştırılması, hem basın özgürlüğü hem de Kürt meselesinin çözümü hakkında sarih ipuçları    verdi. Medya işverenleri burada ve dışarıda böyle durumlarda nasıl davrandı/davranıyor? Ya Hasan Cemal’in meslekdaşları ne yaptı/yapıyor? Karamsar olmak için tüm koşullar berkemal. Hasan Cemal’in Milliyet’ten uzaklaştırılması, medya-iktidar ilişkileri bağlamında basın özgürlüğü meselesini bir kez daha gündeme getirdiği gibi, mevcut siyasal konjonktür ve Hasan Cemal’in mesleki özgün kimliği göz önünde bulundurulursa, bu yasak, Kürt meselesinde çözüm süreci açısından hükümetin bir açığını daha sergiledi. AKP, iktidara geldiğinden beri Türkiye’de basın özgürlüğü adım adım sınırlandı, yavaş yavaş da tamamen ortadan kaldırılıyor. Bu süreçte medya mülkiyeti ile oynayan ve adeta yeni tür, yani GDOlu bir medya mülkiyet sistemi kuran AKP, bir yandan kendisine muhalefet eden medya organlarını iktidara yakın işadamlarına satın aldırdı, bir ya