Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Devlete ve Milliyetçiliğe Karşı Vicdan ile Akıl

HASAN CEMAL, 1915:ERMENİ SOYKIRIMI ·          Hasan Cemal, Ermeni meselesi konusunda kişisel serüvenini yazar gibi. Ama o aslında bir kuşak Türk aydınının devletle, resmi tezle hesaplaşma mücadelesini anlatıyor. Hrant’ın arkadaşı, çok içten bir uslupla, sıradan ama iyi bir muhabir gibi… Bizde ‘Ermeni’ ya da ‘Kürt’ meselesi olarak anılan sorun aslında baştan aşağıya bir ‘Türk sorunu’! Bir başka ifade ile ‘Türk devletinin yarattığı bir sorun’, artı bu sorunla T.C. vatandaşı Türklerin  ilişkisi. Yani ilişkisizliği, kasti ve resmi ilgisizliği ya da yapay, üretilmiş tahrif edilmiş tarihle boğuşması, hakikatle karşılaşmak/yüzleşmek istememesi…   1915’de Osmanlı Ermenilerinin başına gelenler hakkında,  çok uzun süren sessizlik kalkanı bir süredir kalkmaya başladı. Sis bulutunu dağıtan en önemli aktör, hayatta iken yaptıklarıyla Hrant ve öldürülmesinden sonra da Hrant’ın siyasi mirasçılarının çalışmaları.   ARTIK ESKİSİ GİBİ DEĞİL Hrant’ın Istanbul’daki cenazesine yüzbinlerce in

'Taraf'a Artık İhtiyaç Kalmadı

Aşağıdaki metnin uzunca bir bölümü 23.12.2012 tarihli Birgün gazetesinin Pazar ekinde yayınlandı. Ekin sorumlusu Can Uğur'un sorularına verdiğim yanıtların tam metni... Taraf'ta Genel Yayın Yönetmeni Ahmet Altan, Neşe Düzel ve Yasemin Çongar'ın istifa etmesi kamuoyunda tartışılan bir konu son zamanlarda Başbakan Erdoğan'a ettiği muhalefet ile dikkat çeken Altan'ın bu istifasını nasıl yorumluyorsunuz?  Ahmet Altan veda yazısında neden istifa ettiğini açıklamadı. O söylemese de siyaseti ve medyayı izleyenlerin bu konuda vardığı sonuçlar var: Sizin de hatırlattığınız üzere, Altan son dönemde Başbakan Erdoğan’a yönelik sert sayılabilecek bir muhalefet yürütüyordu. Genel Yayın Yönetmeni ve Başyazar olarak Altan sadece kendi köşesinde Erdoğan’a yönelik, içerik açısından genel olarak doğru tespitler, tahliller ve eleştiriler yazdı. Ne var ki gazetede AKP’ye yönelik bir muhalefet, haber politikası olarak gündeme gelmedi. Taraf mesela AKPli belediyelerin ya da

Taraf: Çarpık doğdu, yamuk öldü

Başından sonuna faullu, ofsaytlı bir gazete Taraf. Medya mülkiyeti şeffaf değil, yöneticileri dürüst değil, bazı yazarları polis, bazıları savcılara bavulla belge ulaştırıcısı, siyasî çizgisi oynak… Pennslyvania mescidinde namaz kılıyor. Altı yıl önce esrarengizdi, bugün cenazede hâlâ öyle…   Taraf gazetesi beş-altı yıllık yayın hayatını tamamlarken de ilk günkü gibi şeffaflıktan ve dürüstlükten yoksun bir şekilde gömüldü. Kaçınılmaz son, belki de geç bile kalmıştı. Çünkü bu gazete henüz kuruluş aşamasında çeşitli alan ve konularda sakat doğmuştu: * Gazetenin malî yapısı, medya mülkiyet kimliği şeffaf değildi. Teorik olarak Alkım Yayınevi gazetenin sahibi görünüyordu. Ne var ki, o günlerde, tüm yayıncıların çok iyi bildiği üzere, Alkım Yayınevi’nin kâğıtçı, ciltçi, matbaacı ve dağıtımcılar başta olmak üzere uçan kuşa borcu vardı. Yeni bir gazete kurmak için gerekli olan sermaye nereden, nasıl, ne zaman gelmişti? Taraf’ın sahibi ve yöneticileri bu sorulara son altı yıl içinde

KANKA GİBİ BUNLAR!

SAVA Ş /MEDYA İ L İŞ K İ LER İ HAKKINDA ÜÇ KONU Bu yazıda üç konu üzerinde durmaya/tartı ş maya çalı ş aca ğ ım: + İ lk ça ğ larda da sava ş lardan önce hazırlanma dönemi vardı. + Bugünkü egemen medya neden sava ş yanlısı? + Sava ş çı medyaya kar ş ı neler yapabiliriz? Kanka gibi olanlar, savaşla medya...  Elimizde bilgisi/belgesi yok ama, Habil’le Kabil kapışmadan önce mutlaka o mahallede bazı söylentiler çıkmıştır. -          Habil, Kabil’i öldürecekmiş! -          Kabil’in eli de armut toplamıyor herhalde… Her savaşın öncesinde mutlaka bir hazırlık(Medya)  dönemi  var Savaş,  kitlesel+örgütsel şiddetin en üst aşaması ise, bu son raddeye gelmeden önce mutlaka bir dizi gelişme/aşama cereyan ediyor. Öyle pat diye savaşa girilmiyor. Hazırlık aşaması var. Laf atma ile başlayabilir, şiddet tehditleri ile devam edebilir, rakibi karalamak/küçük düşürmek de ön aşamalardan biri. Meşhurdur ‘Sözün bittiği yer’ deyimi. Ondan sonra insanların sesi kısı

ALTI FARKLI ECE AYHAN GEÇTİ YALI HAN’DAN

  Çanakkale’de bir arayan gelen sıkı Ece Ayhan okurları bu yıl ‘Şiir ve Sinema’ temasını tartıştı. Zengin çağrışımlı görselliğin hem teorik hem pratik olarak değerlendirildiği  sunumlarda Ece Ayhan’a ait anılar da gündeme geldi. Geçen Cumartesi, 1 Aralık günü, Çanakkale’de gök gürültüsü, şimşekler ve müthiş bir yağmur vardı. Bu menfi hava durumuna rağmen saat 13.00’e geldiğimizde Yalı Han’ın üst katındaki küçük salonda 60-70 kişi bir araya gelmişti. Ece Ayhan Sivil Girişimi (EASG) şairi yitirdiğimiz 2002 yılından bu yana, yani on yıldır çeşitli etkinlikler düzenliyor. Bu yıl da ‘Ece Ayhan: Şiir ve Sinema Buluşması’ vardı. Salona bakınca, genç-yaşlı, kadın-erkek karışık bir kitle görünüyordu. Az da olsa öğrenciler gelmişti, Ece’nin Çanakkale’deki eşi-dostu oradaydı, Istanbul’dan gelen Ece Ayhan okurları heyecanlıydı, sonuç olarak birbirini kolayca anlayabilecek bir insan topluluğu…Hepsi Ece’nin dilini bilen insanlar… Ben iki oturum boyunca moderatörlük yaptığım için gerek konu

HAKLILIĞIN İNADI/ERDOĞAN’IN İNADI

  Siyasi ve barışçı bir mücadele aracı olarak açlık grevi, ölüm orucuna dönüşürken Erdoğan gayrı ciddi bir şekilde BDP’yi suçlamayı sürdürüyor. Kürt cenahı bir yandan eylemin haklılığını ve meşruluğunu anlatmaya çalışırken bir yandan da ölümleri engellemek için çare arıyor. Birkaç kulak duyar gibi ama idam  propagandacısı Erdoğan’ın kapısı kör! 1 2 Eylül günü ‘süresiz ve dönüşümsüz’ açlık grevine başlayan ilk grup iki ayı doldurdu ve kritik aşamaya çok yaklaştı.  Artık ölüm orucu niteliğine bürünen hareketin ilk başladığı beş cezaevinden maalesef ölüm haberlerinin gelme tehlikesi yüksek. Bu aşamada öncelikli olarak birkaç  konu ön plana çıkıyor: -           Hükümet, devlet denetiminde olan, yani insanların can güvenliğini sağlamakla sorumlu olduğu resmi bir mekandan tabut çıkmasının kendisini içte ve dışta ne kadar güç duruma düşüreceğini bildiği için, şimdiden grevcilere müdahale ederek zorla besleme seçeneğini gizlice de olsa gündeme getiriyor. Hukuka, yasaya, uluslararası te