Ana içeriğe atla

Kayıtlar

HAPİSTEKİ GAZETECİLER: İKTİDARIN YUMUŞAK KARNI…

(Dicle Haber Ajansı'nın sorularına yanıt 7 Mart 2012) Başbakan R.T.Erdoğan’ın AKP İl Başkanlarına Çarşamba günü yaptığı konuşmada çeşitli konuların   yanısıra   ‘Tutuklu Gazeteciler’ konusuna da, beceriksiz bir şekilde de olsa, değinmek zorunda kalması anlamlı. Türkiye bugün, Batı dünyasında, özel olarak da ABD ve Batı Avrupa siyasi çevrelerinde ve kamuoyunda, ‘Cezaevlerinde en çok gazeteci olan ülke’ olarak anılıyor. Başbakan ve AKP, kuşkusuz bu durumdan rahatsız. İl Başkanları da günlük çalışmalarında sadece yurttaşlarla değil,    partililerle de   görüşürken, hapisteki gazeteciler meselesiyle birlikte basın özgürlüğü sorunuyla da sık karşılaşıyorlar. Başbakan bir kaç açıdan haksız, yanılıyor ve doğru bilgi vermeyerek   kamuoyunu yanıltmaya çalışıyor: ·         Hapisteki arkadaşlarımızın gazeteci olduklarını, iktidardakiler dahil   herkes biliyor. İktidarın ‘Hayır onlar gazeteci değil, tecavüzcü, terörist’ demesi, bizim arkadaşlarımızı tecavüzcü ya da teröris

Akşam'da Söyleşi:Medyada 28 Şubat sürüyor

05 Mart 2012 Pazartesi -  Akşam | RÖPORTAJ Medyada 28 Şubat sürüyor 'Medya açısından 28 Şubat dönemi devam ediyor' diyen gazeteci Ragıp Duran o dönem üzerinden yapılan tartışmaları değerlendirdi: 'Gazetecilik, gazeteciliğin dışında bir siyasi misyon üstlenmiş olduğu için eski dönemin siyasi hesapları gazeteciler üzerinden de görülüyor. 28 Şubat döneminde Hürriyet ve Sabah'ın yöneticileri ile bugün Zaman ve Yeni Şafak'ın yöneticileri arasında bir fark yok. Geçmişte Ertuğrul Özkök de gazetecilik yapmadı, bugün Ekrem Dumanlı da gazetecilik yapmıyor. Basında 28 Şubat üzerinden bir iktidar kavgası ve siyasi hesaplaşma süreci yaşanıyor' Satır arası... Yakın Türkiye tarihinin en tartışmalı konularından 28 Şubat'ın 15'inci yılı nedeniyle günlerdir birbiri ardına belgeseller, köşe yazıları, yazı dizileri ve haberler yayınlanıyor. Medyada '28 Şubat post modern askeri darbesi' diye yer bulmuş olan süreç geçen hafta ilginç bir biçimde asker-siy

Fransa, Ermeni Meselesi ve Burası

  Aynı konu Paris ve Ankara’da çok farklı bir şekilde algılanıyor/değerlendiriliyor. İki tarafın kriterleri, gelenekleri, yaklaşımları nadiren örtüşüyor. Fransa’da kim neyi neden savunuyor? Bundan sonra neler olabilir? ‘Güzel ve yalnız ülkemizde’ yerli malı   gazeteleri okuyup televizyonları izleyince, insan bir tuhaf oluyor. Çünkü bu milli takım medyasında okuduğumuz haber, bilgi ve yorumlar, ecnebi (gayrı milli demek istemiyorum ayıp olur) matbuatta ya hiç yer almıyor ya da çok farklı zaviyeden değerlendiriliyor. İşin bir başka garip tarafı da, bizim kamuoyumuzda çok konuşulan, hakikatmiş gibi sunulan bir çok bilgi, bir süre sonra, uygulamada,   fos çıkıyor. Bunu da yine sağolsun ecnebi matbuattan öğreniyoruz. Mesela Senato’daki tartışmalar sürerken, Türk TV’leri sürekli olarak ‘Değişiklik önergesi verilirse yasa tasarısı gündemden düşer’ diye alt yazı geçti. Böyle bir şey olmadı. Tartışma sonrası yapılan 3 oylama için de, bizim medya hala umut besliyordu. Halbuki sonuç olarak

Hrant Çanakkale’de

          19 Ocak, 1915 üzerindeki kara yalanların çatırdamaya başladığı kanlı tarih. Hrant’ı vurdular, ondan sonra Özür Dilerim Kampanyası başladı, ardından 24 Nisan Anması… Hrant’ın Arkadaşları adalet talep ediyor bir de suçun (1915) cezalandırılmasını, onlarsa eski düzenin devamını…Biraz zor! 15 Ocak Pazar günü öğleden sonra 50-60 kişi, buz gibi havada, Çanakkale kent merkezinde, şimdiki adı Zafer Meydanı olan eski Kilise meydanındaki   Ermeni Kilisesinde bir araya geldi. ‘Vicdan sahibi insanlar, Hrant’ı hatırlamak için bir araya geldik burada’ dedi   toplantıyı açan arkadaş. ‘Hrant’ın Arkadaşları’ adlı kolektif geçen yıl da Saat Kulesi Meydanında, ki bir başka adı da Şair Ece Ayhan Meydanı,   19 Ocak’ta bir anma töreni düzenlemişti. Bu yıl da düzenlenecek. Çanakkale, bir çok insan tarafından   1915 Anafartalar Savunması,Şehitlikler ve   Mustafa Kemal’in askeri başarıları ile bilinir, anılır. Oysa ki burası, özellikle yakın geçmişinde çok dinli, çok kültürlü, çok milli