Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Orhan Doğan’ın Cizre’si...

Kürt dünyasının Amed’den sonra en muhteşem siyasi kenti hiç kuşkusuz Cizre’dir. Dört parçanın ortasındadır. Köklü bir tarihi, güçlü bir siyasi geleneği vardır. Son 30 yıldır Cizre’yi Cizre yapan önemli şahsiyetlerden biri de Orhan Doğan’dır. Ehmêde Xani’nin kentinde, Şeyh Said’in asıldığı günden 82 yıl sonra onların yanına göçmüştür. (Express dergisi Temmuz 2011 sayısı için) Geçen hafta, bir günlüğüne de olsa Cizre’ye gittim. Cizre, Kürt meselesiyle ilgilenen gazeteci, araştırmacı, aydın, eylemci herkes için son derece mühim bir merkez. Üstelik Bedirhan’lardan hatta Mem û Zin’lerden bu yana hep böyle olmuş. Çünkü hem Suriye hem Irak sınırında, çünkü İpek Yolu üzerinde, çünkü ovadan dağlara çıkışın kapısı, son otuz yıldır, tüm engellemelere rağmen PKK’nin mukim kalelerinden biri. Hani bir Türke, Anadolu’nun bir yöresinde ya da yurtdışında, ‘Nerelisin?’ diye sorduklarında, hafif bir gurur ve büyük bir memnuniyetle, ‘Istanbulluyum’ der ya, gözlerimle gördüm, kulaklarımla işittim, bizim

Üçüncü kutba gün doğacak!

AKP-MEDYA İLİŞKİLERİNDE HATT-I HÜCUM/SATH-I HÜCUM • İktidarının ilk iki dönemi boyunca, medyada demokratik, özgürlükçü ve çoğulcu bir dünya oluşturmaktansa, yandaş medyayı yaratıp, onu güçlendirme peşinde koşan AKP, eleştiriye tahammül edemediği için de tüm muhalif basın, kişi ve kuruluşları çeşitli yöntemlerle susturmaya çalıştı. 3. dönemde de bu yolu izleyeceğine dair çok emare var.Bu durumda… AKP’nin 3. dönem iktidarında, medya dünyasında, aslında 2002’de başlayan hegemonya kurma süreci perçinlenerek devam edeceğe benzer. Bunun işaretleri bir süredir su yüzüne çıktı. Bayi satışı 30 bini bile bulmayan Zaman, 1 milyonluk satış atraksiyonu da gerçekleştirdikten sonra, AKP’nin 3. döneminde ‘Özel Yetkili Gazete’ olmaya aday. Bu gazetenin yönetici ve yazarları, Almanya’da ya da Çorum ve Maraş’ta daha önce yapıldığı gibi – Katledileceklerin evlerine çarpı işareti koymak- tasfiye edilecek gazeteci listelerini yayınladılar. Henüz sanık ya da avukatlarına bile tebliğ edilmeyen iddianame

BATI MEDYASI ERDOĞAN’A NEDEN KARŞI ÇIKIYOR?

• Amerikan ve İngiliz medyasının önemli gazete ve dergileri, Başbakan Erdoğan’ı eleştirince mahalle karıştı. Oysa ki eleştirilerde öyle çok da özgün ya da önemli bir perspektif yok. Burada da çok sayıda insan ve kurum, bu eleştirileri daha önce söylemiş ya da yazmıştı. O zaman ‘What is this violence, this anger…’. The Economist, Reuter’s, New York Times, Time ve son olarak Wall Street Journal gibi uluslararası medya organlarında Türkiye’deki seçimler hakkında AKP iktidarını eleştiren yazıların yayınlanması tartışma ortamı yarattı. Aslında bu tür gazete ve dergileri düzenli olarak izleyenler, seçim gibi olağanüstü siyasi dönemlerde ya da evrensel düzeyde haber değeri olan bir olay gerçekleştiğinde, çeşitli ülkelerin hükümetlerini öven ya da yeren yazılar yayınladıklarını bilir. Dolayısıyla global medya, sadece Türkiye ile ilgilenmiyor. 2002 yılında da aynı yayın organları, AKP’yi öven yazılar yayınlamışlardı. O zaman Türkiye’de kimse bugünkü itiraz ya da değerlendirmelerini yapmamışt

NEFRET SÖYLEMİ : MEDYA VE ARKASI

• Nefret Söylemi, dünyada da bizde de son yıllarda hem akademik hem de mesleki olarak önemli bir güncel mesele haline geldi. Önce atmosferi kirleten en son aşamasında cinayete teşvik bile edebilen bu söylem, evet, medyada sırıtıyor. Ama oraya çıkmadan önce nerelerden gelip geçiyor bu söylem? Nasıl oluşuyor? Nefret Söylemi/Nefret Suçu ve bu olgunun medya ile ilişkisi, aslında çok geniş, çok boyutlu bir konu, bir alan. Aslında gerek akademik olarak gerekse mesleki olarak nispeten yeni bir konu. Nefret Söylemi, literatürde ilk kez 1993-94 Rwanda Soykırımı vesilesiyle geçiyor. Sonra da yaygınlaştı. Rwanda’da ‘Radio Libre Mille Collines’ (Özgür Bin Tepe Radyosu), Hutu yönetimindeydi ve açıkça isim, adres vererek, insanların öldürülmesine rehberlik eden yayınlar yaptı. 2007 yılında ise, Uluslararası Özel Rwanda Mahkemesi, RLMC radyosunun üç yöneticisini yargıladı ve mahkum etti. Akademik literatüre baktığımızda, Nefret Söyleminin çokdisiplinli bir alan olduğunu görüyoruz. Dolayısıyl

YENİDEN ÖZGÜR GÜNDEM GAZETESİ…

(Sabah gazetesinin sorularına yanıtlar) - Özgür Gündem’in 1992 yılındaki çıkış amacı neydi? ÖG, o dönem yükselmekte olan Kürt hareketi ile Türkiye’deki sol-demokratik muhalefeti bir araya getirip, mevcut yerleşik iktidar ve resmi muhalefetin karşısında üçüncü bir ses olmayı amaçlıyordu. - Mali desteği kim tarafından karşılanıyordu? Ö.G’nin mali kaynağı, gazetenin iki patronu Yaşar Kaya ve Serhat Bucak’ın koordinasyonunda, yurtiçinde ve yurtdışında yaşayan on kadar Kürt işadamı tarafından karşılanıyordu. - Kaç sayfaydı ve içeriği neydi? Haber ve reklam/ilan kapasitesine göre sayfa sayısı değişiyordu. Ayrıca o dönem piyasada kağıt sıkıntısı nedeniyle zaman zaman ancak 8 sayfa çıkartabildiğimizi hatırlıyorum. İçeriği, Kürt hareketinin ve Türkiye sol muhalefetinin siyasi, ideolojik, toplumsal, kültürel, askeri boyutlarıyla ilgili haber, röportaj, inceleme ve köşe yazılarından oluşuyordu. - Ne kadar süreyle yayın hayatına devam etti? ÖG, Türkiye basın

Askeri vesayeti Kürt hareketi kırdı

ÖZGÜR GÜNDEM SÖYLEŞİSİ İnci HEKİMOĞLU 11.04.2011 Askeri vesayeti Kürt hareketi kırdı AKP’nin dokuz yıldır iktidarda kalmasını sağlayan en önemli vaadi Türkiye’nin kemikleşmiş sorunlarını çözmekti. Bunların başında da “Kürt sorunu”, kişi hak ve özgürlükleri ile askeri vesayetin kaldırılmasıydı. Bir kez daha iktidara gelme hazırlığındaki AKP’nin dokuz yıl sonra neredeyse yine aynı vaatlerle oy isteyebilmesini sağlayan faktörlerin sosyolog ve sosyal psikologların analizine ihtiyaç bırakması ayrı bir gerçek. Daha görünür olanı ise; Kürt halkının taleplerine bugün de gaz bombaları ve coplarla karşılık verilmesi, milletvekillerinin yerlerde sürüklenmesi, gazetecilerin tutuklanması, kitapların yasaklanması ve AKP karşıtı herkesin bir gün bir “terör örgütü” çuvalına sokulacağı endişesi taşıması. Böyle bir ortamda seçim sürecine girerken, Ragıp Duran’ın “Kürt gazeteciliğinde milat” diye tanımladığı Özgür Gündem gazetesi, 17 yıl sonra yeniden hayat buldu. Yine Duran’ın ifadeleriyle “siyasi vey

ESKİ GAZETECİ YENİ MİLLETVEKİLİ AL BİRİNİ…

• Seçim kampanyası canlanırken, gazeteci olarak tanınan bazı şahsiyetler, özellikle iktidar partisinin listelerinden milletvekilliğine soyunuyor. Gazetecilik çok politik bir meslek, politika da giderek çok medyatik bir alan, ama yine de gazetecilikle milletvekilliği çok farklı iki mecra. Birinden ötekine geçmek ne demek? Tutarlı mı? Ne kadar etik? Ne kadar kabul edilir? Medyaya yansıyan haberlere göre azımsanmayacak sayıda gazeteci, bu genel seçimlere şimdiden aday adayı olarak hazırlanıyor. Gazetecilikle milletvekilliği arasındaki ilişkiler, girift ve genelde sorunlu. Siyasetin son yıllarda giderek medya üzerinden yapıldığı hesaba katılırsa, medyada köşe yazarlığı, televizyon yorumculuğu yaparak popüler hale gelmiş kişilerin, yani gazetecilerin diğer adaylara oranla bir tanınmışlık avantajı var. Onlar da zaten biraz bu popülerliği de kullanarak gazeteciliği bırakıp Meclis’in ceylan derili koltuklarına hevesleniyorlar. (Zaman’ın bir köşe yazarı ön yoklamada 34. olmuş. Bravo!) Gaze