Ana içeriğe atla

Kayıtlar

TARAF RÖPORTAJI

ANF’DE (FIRAT HABER AJANSI)YAYINLANAN TARAF RÖPORTAJI Aşağıdaki metin, Fırat Haber Ajansında(ANF) 1 Eylül tarihinde yayınlanmış olan söyleşinin bazı küçük düzeltmeler yapılmış versiyonudur. ANF 10:33 / 01 Eylül 2010 İSTANBUL - Üç yıl önce yayına başlayan Taraf gazetesi, TSK’dan en yoğun zulmü görmüş olan Kürt halkı tarafından ilk başlarda önemsenmişti. Ancak belli bir Kürt okuyucu kitlesine sahip olmasının akabinde yeni roller aldı ve Kürt hareketini hedef edindi. Referandumda BDP’nin ‘boykot’ kararına tahammül göstermeyen Taraf ‘’BDP'ye sayfalarında yer vermeme" kararı alarak kendini teşhir etmiş oldu. Gazeteci ve medya eleştirmeni Ragıp Duran’a göre Kürt okuru kaybetmesiyle birlikte Taraf gazetesi hırçınlaştı. Gazetenin kendisine belge gönderenler tarafından çıkartıldığını söyleyen Duran, gazetenin künyesinde görünen yöneticilerce çıkarılmadığını belirtiyor. Duran’a göre gazeteyi çıkaran isim Ahmet Altan değil. Taraf'ın ilk çıkış sürecinde belli bir Kürt okuyucu kitleye

Açıklamadığım Boykot tutumu!

4 Eylül günü Habertürk gazetesinden bir muhabir arkadaş, beni telefonla arayıp referandumdaki tutumumu sordu. Ben de aşağıda mealen aktardığım görüşümü açıkladım. Ne var ki, 5 Eylül Pazar günkü Habertürk gazetesinde, büyük bir ihtimalle teknik bir aksaklık sonucu, benim görüşüm yayınlanmadı. Adım ise ‘Görüş açıklamayanlar’ sütununda yer aldı. Evet ve Hayır’ı benimseyenlerin görüşlerinin yayınlanmasına rağmen, boykottan bu tam sayfalık haberde hiç söz edilmemesi de ayrıca ilginç. ‘’Kutuplaşmaya karşı olduğum için, AKP’nin samimiyetine inanmadığım için, Hayır kutubunun da siyasi iktidarın oyununa geldiğini düşündüğüm için Anayasa Referandumunda doğru tutumun Boykot olduğu görüşündeyim’’.

Medyası AKP’yi kurtarmaya çalışırken…

SANAL GERÇEK/HAKİKİ GERÇEK + Siyasi iktidar giderek medya mülkiyetine tamamen egemen olmak istiyor. Çünkü son yerel seçimlerden bu yana AKP gerilemeye başladı. Bu açığı medya desteği ile kapatmak mümkün mü? + AKP medyası referandum sonucundan emin değil. Çünkü desteği çok az üstelik Hayır ve Boykot cepheleri güç kazanıyor. Çelişkili ve içtenlikten uzak politikalar şişirme haber ve propaganda kokulu köşe yazıları ile güç kazanamıyor. (Bu yazı 8 Ağustos 2010 tarihli Birgün gazetesi Pazar ekinde yayınlandı) AKP, tüm iktidar partileri gibi, özellikle ikinci kez genel seçimleri kazandıktan sonraki süreçte medya mülkiyeti alanına özel bir önem vermeye başladı. Çünkü ikinci iktidar dönemiyle birlikte neredeyse doğal olarak başlayan yıpranma/zayıflama/kan kaybetme sürecinde AKP’nin medyaya daha fazla ihtiyacı olacaktı. Parlamenter muhalefetin ve karşıtlarının sesini ne kadar kısabilir ve kendi propagandasını ne kadar sürdürebilirse, iktidarının o kadar sağlam ve uzun süreli olacağına inan

İNEGÖL DÖRTYOL KIŞKIRTMALARI

‘‘Bildiğiniz gibi bir süredir Türkiye‘nin değişik merkezlerinde baş gösteren ve en son İnegöl ve Dortyol‘da tüm çıplaklığıyla kamoyuna yansiyan ırkçı saldırıların boyutu duyarlı tüm kesimleri geleceğe yönelik tedirgin etmeye başladı. Büyük bir kesimi zorunlu göçlerin bir sonucu olarak yaşadığı metropollerde can güvenliğinin olmadığını savunurken bir kesim ise buralarda yaşayan Kürtleri potansiyel suçlu görererek ırkçılığı ve ötekileştirmeyi keskinleştirmeye başladı. Bu düzlemde Avrupa‘da günlük olarak yayın yapan Yeni Özgür Politika Gazetesi adına sizden asağıdaki sorulara cevap vermenizi rica edeceğim. Konuyla ilgili düsüncelerinizin sürece olumlu etkiler yapacağı inanciyla çalışmalarınızda başarılar diler cevaplarınız için şimdiden teşekkürlerimizi iletiriz.‘‘ Yeni Özgür Politika Gazetesi (30.07.2010) 1- Sokaklarda başgösteren bu ve benzeri hadiselere nasıl gelindi ve bunda mevcut politikaların rölü nedir? R.D: Sokağın faşistleşmesi olarak tanımlanabilecek gelişme, ku

Kılıçdaroğlu, Medya, AKP

(Today’s Zaman’ın sorularına yanıtlar) Bazı medya organlarının Deniz Baykal’ın kaset olayından sonra bugüne kadar destekledikleri Baykal’ı toplu halde istifaya çağırmalarını ve ardından Kemal Kılıçdaroğlu’nu CHP genel başkanlığına getirme noktasındaki desteklerini nasıl değerlendiriyorsunuz? R.D: Türkiye’de siyasi iktidara çeşitli nedenlerle uzak durmaya çalışan medya organları, ana muhalefet partisi başkanı Deniz Baykal’a genellikle ve çoğunlukla destek vermiyordu, vermedi. Kaset olayı sayesinde, bu medya çevreleri, ‘CHP Baykal’dan kurtulur, iyi bir CHP de Türkiye’yi AKP’den kurtarır’ yaklaşımını benimsedi. Daha önce somut ve ciddi muhalefet işaretleri göstererek bazı AKPli yöneticilerin istifasını da sağlamış olan Kılıçdaroğlu, sadece medya çevrelerinde değil, CHP seçmen ve delege çevresinde de, ayrıca genel olarak AKP karşıtı çevrelerde önemli ve belirli bir umut yaratmıştı. Kılıçdaroğlu faktörünün önemli bir yüzdesi AKP gayrımemnuniyeti sayesinde oluşuyor. Aynı medya organla

Doğru Haber Yapmak Aslında Çok Basit

Altaylı, Baykal'a sormadan ona bir yat almış. Alıcının ve satıcının haberi olmadan alış-veriş. Özür dileme mühletini de aşınca otur şimdi tazminat davası ile uğraş...Gazetenin, gazetecinin güvenirliği, inandırıcılığı bu kadar kolay mı harcanabiliyor? Habertürk Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Fatih Altaylı, CHP Genel Başkanlığından istifa ettikten sonra Deniz Baykal’ın bir aracı vasıtasıyla 340 bin dolar ödeme yaparak bir tekne aldığını yazdı. Baykal haberi tekzip etti ve Altaylı’ya haberi düzeltmesi için 24 saat mühlet verdi. Özetle ‘ Tekneye meraklı değilim, üstelik 340 bin dolarım yok, Altaylı kötü niyetli değil, ama yanıltılmış olabilir’ dedi. Altaylı direndi, haberinin doğru olduğu yolunda ısrar etti. Ayrıca 340 bin dolarlık bir tekne almanın Baykal açısından kötü bir şey olmadığını yazdı. Haber kaynağını savundu. Aracının kasasına girip çıkan 340 bin doların izinin takip edilmesi gerektiğini belirtti. Tekne sahibi ailenin ‘Biz tekneyi satmadık’ diye açıklama yapmadığ

Habere kan bulaştığında…

Siirt’de çocukların cinsel vahşeti ve İzmir’de ‘seri’ katil olayı hakkındaki haberlerde çok sayıda arıza var. Yurttaşı bilgilendirmekle, şiddet olayını bin bir gereksiz ayrıntıyla adeta saldırganlığı teşvik edercesine yayınlamak çok farklı şeyler. Olay mahallini ön plana çıkarıp ya da zanlının doğum yerine vurgu yapıp, top yekun bir kenti, bir milleti/bir etnik grubu karalamaya çalışmak çok yanlış üstelik de kasıtlı mı acaba? İki şey lazım: Doğru siyasi-ideolojik-mesleki duruş ve bir dizi ilke/kural. Nisan sonu meydana gelen iki olay, Siirt’deki çocukların cinsel vahşeti ve İzmir’deki ‘seri katil’, medyaya haber olarak yansırken çeşitli sorunlara yol açtı. Türk egemen medyasının profesyonellik düzeyinin bir kez daha test edilip başarısızlığın ortaya çıktığı bu iki örnekte, topyekün bir kent (Siirt) karalanırken, İzmir’deki katil zanlısının Nusaybinli kimliği, sorunun ayrıca siyasi-ideolojik boyutlarını ortaya çıkardı hatta kimi göndermelerin kasıtlı bir şekilde yapıldığını ö