Ana içeriğe atla

Kayıtlar

ZAMAN GAZETESİNE BASİT BİR TEKLİF!

Ekrem Dumanlı 11 Ocak tarihli Zaman’da ‘’Biraz insaf lütfen!’ başlığı altında benim yazıma (http://www.gazeteciler.com/zamanin-makasladigi-gulen-bolumleri-news10808.html ayrıca http://apoletlimedya.blogspot.com/2009/12/zamandan-sansurlu-le-monde-cevirisi.html) ve yazının yankılarına yanıt vermeye çalışmış. Dumanlı’nın metni Zaman’da ve Gazeteciler.com’da (http://www.gazeteciler.com/zaman-le-mondeun-yazisini-sansurledi-mi-news11159.html.) Dumanlı, Zaman’daki yazının Le Monde’un tam metninin çevirisi olmadığını onun sadece özeti olduğunu söylüyor. Bu konuda bir sorun yok. Sorun şu: Le Monde’u okuyan herhangi bir kişi, sonuç olarak Fetullah Gülen Cemaatinin öyle pek de masum olmadığını, okulun salt eğitime hizmet etmediğini, mali kaynaklar dahil bir çok konunun müphem kaldığını…vs… anlıyor. Zaman’daki özet ise esas olarak bu okul hakkında son derece olumlu bir görünüm çiziyor. Yani Zaman’da yayınlanan yazı (özet çeviri, haber…adı ne ise) Le Monde’daki yazının ruhunu, özünü aktarm

Zahid Akman nerede ne yapmış?

Akşam gazetesinden Süleyman Arıoğlu önceki gün telefonla arayıp RTÜK üyesi Zahid Akman’ın Las Vegas macerasıyla ilgili görüşümü sordu. Konu hakkında bilgi sahibi olmadığımı söyleyince Arıoğlu da olayı ayrıntılarıyla bana aktardı, ayrıca çeşitli kesim ve kişilerin görüşlerini de bildirdi. Ben de bu verilere dayanarak olayı yorumlamaya çalıştım. Akşam gazetesinin 12 Ocak 2010 Salı tarihli sayısının 13. Sayfasında bu değerlendirmem yayınlanmış. ------------------------------------------------------------------------------------- DEPLASMANDA PEK BİR AGRESİFMİŞ İLETİŞİM bilimci Ragıp Duran, Akman haberini şöyle değerlendirdi: 'Haber değeri tabir edilen şey çok subjektif. Bu olayda iki üç şey var. Giden kişinin niteliği. Kişi kamusal bir görevle gitmişse, görev alanı bellidir. Onu porno fuarına göndermiyorlar herhalde. Dolayısıyla burada bir ihlal var. Kamusal alanda yaptığı işler tarafıyla, yani 'Ailevi, manevi değerler, baldırı çıplak kız göstermeyin' diyen kişinin kendi

Eleştiriler ve yanıtlar

Zaman gazetesinin Le Monde’dan sansürleyerek çevirdiği yazıya ilişkin eleştiri çok okundu, değerlendirildi, tartışıldı. Bu blogda 30 Aralık 2009 tarihinde yayınlanan ‘Zaman’dan Sansürlü Le Monde Çevirisi’ başlıklı yazı bir çok sitede de yayınlandı, sosyal paylaşım siteleriyle, e-mail gruplarında da dolaştı. Bir-iki gazetede de yer buldu. Okurlar yazıya ilişkin görüşlerini e-maillerde yansıttılar. Çoğu olumlu. Haberin orijinalini kaleme alan Le Monde Muhabiri Guillaume Perrier , önce bir mail gönderdi, ardından da Jamanak gazetesinin 100. yaşgünü panelinde ayaküstü de olsa bir süre görüştük. Perrier’nin bir düzeltmesi var: ‘ Ben Paris’e izine gittiğim bir seferde, Fetullah Gülen Cemaatinin banliyödeki bir okulunu merak ettiğim için gittim araştırdım ve yazdım. Oraya davetli olarak gitmedim’ . Bense yazıda, bilmeden etmeden ‘’Belli ki, Perrier davetli olarak Paris’e gidip kendi çalışma alanının dışında bir röportaj yapmış. Le Monde’un Paris’te herhalde yeterli eğitim muhabiri vard

Zaman’dan Sansürlü Le Monde Çevirisi

Paris’deki Gülen Okulu hakkında Le Monde’un Istanbul muhabiri bir yazı yazmış. Orijinal metin iyi bir gazetecilik çalışması sayılır. Zaman gazetesi ise, Le Monde’daki haberi aktarırken, orijinal metinde Gülen Cemaati hakkındaki tüm eleştirel, olumsuz ve sorgulayıcı bölüm, cümle ve deyimleri temizlemiş. Ne gerek var? İnternet’de 29 Aralık tarihli Le Monde’da ‘Les eclaireurs de l’islam suscitent la controverse’ başlıklı bir yazı yayınlandı. (Bkz. http://www.lemonde.fr/societe/article/2009/12/29/les-eclaireurs-de-l-islam-suscitent-la-controverse_1285751_3224.html). Bu başlığın çevirisi ‘İslami Aydınlatmacılar tartışma yaratıyor’ . Le Monde’un Istanbul’da mukim Türkiye muhabiri Guillaume Perrier, zahmet edip Istanbul’dan kalkıp Paris’in banliyösüne gidip, oradaki Fetullah Gülen cemaatinin okulu hakkında bir inceleme yapmış ve sonuçlarını ‘Enquete’ (Araştırma) üst başlığıyla yayınlamış. Belli ki, Perrier davetli olarak Paris’e gidip kendi çalışma alanının dışında bir röportaj yapmış. L

Mors mirabilis *

Ertuğrul Özkök’ün Hürriyet’ten ayrılması şahsi bir sorun değil. Siyasi iktidar ile Medyatik iktidar arasında bir süredir kızışan kavganın bir yan etkisi (Lateral Damage). Erken ve mutlu bir ölüm… Özkök’ün Hürriyet’in Genel Yayın Yönetmenliğinden ayrılması önemli. Kişisel nedenlerini bilemeyiz. Belki yazar. Ama yazdıklarına inanmamız zor. Özkök, aslında bir süredir ‘günah çıkarma ile vasiyetname’ arasında bir şeyler yazıyordu. Ayrılma kararının yeni olduğunu iddia etmek doğru değil. Özkök’ün ayrılmasında üç önemli neden olabilir: - Maliye’nin Doğan Holding’e kestiği vergi cezası ile medya grubunun mali açıdan çok güç duruma düşmesi hatta bazı gazete ve televizyon kanallarını satmak zorunda kalması - AKP iktidara geldiğinden bu yana, özel olarak da Gül’ün Çankaya’ya çıkmasından sonra AKP ile Hürriyet arasındaki gerginlik had safhaya ulaştı - Hürriyet, bu ilk iki boyutta köşeye sıkışınca, geleneksel kimliği (Devlet gazetesi) ile benimsemesi gereken yeni kimliği (Popüler, siy

DURUM VAHİM UMUT AZALIYOR…

Fransa’da da, Türkiye’de de, ABD’de de, kısacası bütün dünyada medya vahim bir bunalım geçiriyor. Varoluşsal/yapısal bir bunalım, diyor uzmanlar. Neden acaba? Ve ne yapmalı ? ‘’Her şey kötü. Basın da. Bu arada, hem okur, hem meşruluk, dolayısıyla da geleceğini yitiren medya hakkında kolokyumlar, sempozyumlar yapılıyor, raporlar yayınlanıyor. Gerçek anlamda varoluşsal bir bunalım yaşıyor medya.(…) Haber konusunda yoksul, ama alışkanlıklar konusunda zengin olan medya organlarını satın alanlar da bıktı ve artık başka alanlara bakıyorlar. Bu eski medyanın hiçbir işe yaramadığını görüp, İnternet sayesinde artık ‘Gazeteci-Yurttaş’ olan insanlar, ‘Bir Başka Basın’ı düşlüyor. Herkes için herkes tarafından yapılan bir gazeteciliği…(…) Habercilik yaparken; doğrulamak, çaprazlama bilgileri denetlemek, önem sırasını düzgün belirlemek, kısıtlayıcı bir sürü kurala uygun davranmak, yazdığı haberi kendisinden daha akil, daha kıdemli bir meslekdaşına okutmak, haberin cereyan ettiği sahaya gidip i

Demokratik Açılım?

Dicle Haber Ajansının 24 Aralık günkü sorusuna yanıt: Mesleği, adresi belli, dolayısıyla kaçma şüphesi olmayan, seçimle işbaşına gelmiş belediye başkanları ya da benzer konumda olan bir siyasi partinin yerel yöneticilerini yasadışı bir örgüt suçlamasıyla sabahın erken saatinde gözaltına almak, demokratik hukuk devletinde normal bir uygulama değil. Sözkonusu kişiler, eğer herhangi bir suç şüphesi varsa, Savcılığa çağrılır, ifadesi alınır, mahkemeye sevkedilir ya da serbest bırakılır. Perşembe sabahı meydana gelen gözaltılar, hukuk çerçevesinde değerlendirilemiyorsa, siyasi olarak ele alınmalı. Açılımın yeni bir aşaması mı acaba? Yoksa Ankara’nın, belki de AKP hükümetinin ya da F tipi örgütlenmenin, DTP’nin TBMM’de kalmasına bir yanıt mı? Kürt siyasi hareketini olduğu gibi yasal alanın dışına çıkarma operasyonu mu? Sorunun yanıtı ne olursa olsun, siyasetin hukuktan ağır bastığı bir ülkede insanlar kendilerini güvende hissedemiyorsa vahim bir sorun var demektir. Gözaltı, tutuklama, öl