Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Ayakkabı (Bis) !

Bağdat’tan sonra Istanbul’da da bir gazeteci bir iktidar temsilcisine ayakkabı fırlattı. Gazeteci esas olarak ne iş yapar? Yapmalı? Son dönemlerde gazeteciler haber yapmak yerine neden daha çok haber olmayı tercih ediyor acaba? Birgün gazetesi politika editörü Selçuk Özbek’in 1 Ekim Perşembe günü Bilgi Üniversitesindeki bir toplantıda İMF Genel Müdürü Dominique Strauss-Kahn’a (DSK) ayakkabı fırlatması hem siyasi hem de gazetecilik etiği açısından tartışmaya yol açtı. Siyasi açıdan bakıldığında, şiddet içermeyen her türlü tepkinin, protestonun demokratik ortamda hoşgörüyle karşılanması, bunun doğal, olağan, hatta yasal ve meşru olduğunu kabul etmek gerekir. Dünyada her gün bu tür eylemler yapılıyor. Muhalifler, protestocular karşı oldukları kişi ya da kurum temsilcilerine kremalı pasta, çürük yumurta ya da boya atıyor. Özellikle Batı ülkelerinde bu tür eylemler bazen haber bile olmuyor. Eylemci, mağdur tarafından şikayet edilmezse gözaltına bile alınmıyor. Protestoya uğrayan da, üstü

AKP'NİN KÜRT AÇILIMI

Express Degisi/Mavi Daktilo Elinin beceriksiz muhafazakarlığı ile Kürdî işlere karışınca... * Özal, Demirel, Yılmaz ve Çiller'den sonra Erdoğan da Kürt Meselesini çözmek istediğini beyan etti. Oysaki AKP iktidara geldiğinden bu yana hiç bir soruna adil ve kalıcı çözüm üretemedi. Üstelik Kürt Meselesi, iç ve dış aktörleri, jeo-coğrafyası, tarihi ve çok sayıda boyutuyla öyle kolay kolay, hazırlık, plan-program yapmadan, demokratik siyasi irade olmadan çözülebilecek bir mesele değil...Çok fazla iyimser olmamakta yarar var. 2005'de Diyarbakır'da 'Devlet hata yapmıştır' demişti. Doğru ve güzel şeyler söylemişti. Bir hafta kadar sonra Milli Güvenlik Kurulu toplantısında o konuşmayı tekzip ettirdiler. Bir süre sonra da zaten 'İstemeyen çeker gider' demek zorunda kaldı. 'DTP, PKK'ya terörist demediği sürece onlarla görüşmeyeceğim' demişti. DTP'nin tutumu ve söyleminde bir değişikilik olmadı. Ağutos başında DTP Başkanı Ahmet Türk'ü kabul etti, n

Bir Gazete Nasıl Yenilenir? Libération Örneği

Libération, bu haftadan itibaren hem içeriğini hem de biçimini büyük ölçüde değiştiren yeni bir gazete yayınlamaya başladı. Nasıl ve neden? Yazılı basın, sadece Türkiye’de değil bütün dünyada kriz geçiriyor. Reklam gelirlerinin azalması, İnternet’in yarattığı rekabet, okur sayısındaki azalma, habercilik maliyetlerinin artması gibi çeşitli nedenlerle günlük gazetelerin neredeyse tümü tiraj kaybediyor ya da yeni girişim ve yatırımlara rağmen satışlarını artıramıyor. Gazetecilik meslek kuruluşları, işveren kesimi, akademisyenler ve profesyoneller bu olumsuz gidişatın çeşitli boyutlarını irdeleyip çözüm/tedavi üretmeye çalışıyor. İlginçtir, benim izlemeye çalıştığım, Fransız, Anglo-sakson ve Amerikan medyasında, krizden çıkış formülü olarak ‘daha çok magazin’, ‘daha fazla popüler habercilik’ tercihlerini benimseyen pek yok. Star(?) kadın muhabirlerini bir hafta soyup ertesi hafta çarşafa sokan Batılı gazeteye de rastlamadım. Hele Genel Yayın Yönetmenlerinin dini içerikli yapay maceral

MGK, Tasfiye girişimlerini boşa çıkardı

MGK, Eylül ayı toplantısında medyanın içinde bulunduğu duruma ilişkin önemli değerlendirmeler yaptıktan sonra aldığı yeni önlemleri açıkladı. Medya uzmanlarınca olumlu karşılanan yeni önlemler yakında uygulamaya konulacak. Son dönemlerde, Türk egemen medyasının olumsuz gidişatı, iktidar sözcülüğü, haber çarpıtma, bilgi gizleme gibi sorunların nedenleri ve tedavisi üzerine fikir geliştirmek, öneri hazırlamak varken, geleneksel Türk pragmatizminin de katkısıyla, tasfiye listeleri oluşturan mümtaz köşe yazarlarımız, kuşkusuz biraz da yeni ve sonradan iktidara gelmenin şımarıklığıyla meslekdaşlarına karşı cadı kazanı kaynatıyor. ‘Dünya değişiyor, ortam değişiyor, meslek değişiyor, okur değişiyor, gazetecilik değişiyor’ türünden klasik liberal söylemleri kalkan edinenler, kendilerini aklayıp rakipleri, bu arada özellikle muhalifleri ortadan kaldırmak niyetinde. İlginçtir, siyasi literatürde tasfiye sözcüğü (Liquidation) , Komünist partilerin jargonunda imtiyazlı bir konuma sahiptir. P

Şarap ya da Sirke

Express dergisi M A V İ D A K T İ L O yazısı KİŞİSEL DÖNÜŞÜM PROJESİNDEN KESİTLER Şarap ya da Sirke Eskiden yoktu bunlardan. Çünkü o zamanlar ya sağcıydın ya da solcu. Ya hükümet yanlısıydın ya da muhalif. Bunlar liberalmiş. Hem hükümet yanlısı hem de muhalif. Ama sola muhalif, ama muhalefete muhalif. İdeolojik bir kimlik bozulması aslında. Rüzgar öyle esti de... Hepsi okumuş yazmış insanlar. Hatta bazılarının kartvizitinde 'Prof. Dr.' filan yazıyor. Çoğunun bir gazetede köşesi var. Televizyonlarda düzenli program yapıyorlar. İlginçtir TRT ve daha çok İslamcı-Hükümetçi medya organlarında boy gösteriyorlar. Yazı-çizi ile uğraşanların neredeyse hepsini şahsen tanıyorum. Kişisel olarak genelde iyi insanlar. Yani dürüst, yani sevimli hatta gırgır...Azınlığı sol kökenden geliyor. 60lı-70li yıllarda öğrenci hareketleri içinde yer aldılar, devrimciydiler. Halkçıydılar, vicdanları güzeldi. Galiba herşey 80 darbesinden sonra başladı. Tabi aynı dönemde dünyada da sol darbe yemişti. S

AKŞAM 'ın Medya Soruşturmasına Yanıtlar

Akşam gazetesinin sorularına yanıt. Bu metnin, yanıtlayan tarafından kısaltılmış bir versiyonu 16 Ağustos 2009 tarihli Akşam gazetesinin ekinde yayınlandı. 1) Ergenekon davası gazeteciliğimizin tarihi açısından önemli bir yere sahip midir? Nasıl bir önemi vardır? Günümüzün gazeteciliği Ergenekon davası testinden başarıyla geçmiş midir? Kimler testi başarıyla geçmiş, kimler geçememiştir? • Ergenekon Davasının izlenmesi ve aktarılması, Türk basın tarihi açısından ancak olumsuz yüzlerce örnekten biri olarak kayda geçebilir ve arşivlerde yerini alır. Bu soruşturmada, medyada yayınlanan tüm bilgi ve haberlerin hiç biri somut bir gazetecilik çalışması ile su yüzüne çıkmamıştır. Siyasi iktidara yakın medya organlarına kah Emniyet'ten kah Savcılıktan servis edilen söylenti, duyum, doğrulanmamış bilgiler bazen de bu iki mecranın belgeleri haber olarak manşetlere çıkarıldı. İktidara yakın medya organlarının yöneticileri de, bu 'bilgileri', haberciliğin en temel ilkelerinden biri ola

YA TABU YA BARIŞ!

Azadiya Welat gazetesinin sorularına yanıtlar Kürt meselesi, artık sadece PKK ile Ankara'nın tek başlarına çözebilecekleri bir mesele olmaktan çoktan çıktı. Üstelik meselenin tarihi, ekonomik, kültürel, tabi ki siyasi, askeri, toplumsal, psikolojik...vs...boyutları var. AKP içten değil üstelik de tutarsız. Soruna adil, kalıcı bir çözümü hükümet ya da devlet değil toplum bulabilir.        Devlet önceleri Kürt yok, sonraları var ama hakları yok, dedi. Şimdi de Kürt sorunu var, en önemli meselemizdir, çözmeliyiz diyor. Sizce ne değişti, bu yaklaşım ne anlama geliyor? Türk egemenleri 1925’den bu yana Kürt meselesi konusunda övünerek savunabilecekleri bir politika oluşturup uygulamadıkları gibi, kırım, katliam, inkar, asimilasyon gibi yöntemlerle soruna yaklaştılar. Tüm bu yöntemlerin geçersizliği giderek daha geniş kesimlerce anlaşılmaya başlandı. ABD’de Obama yönetiminin başa gelmesi, Irak’tan askeri olarak çekilme zorunluluğu, Türkiye’de de AKP iktidarının klasik devlet anlayışları