Ana içeriğe atla

Kayıtlar

DENGELİ DÜNDAR/DENGESİZ MUSTAFA

* Can Dündar’ın ‘Mustafa’ filmi/belgeseli yoğun kutuplaşmış Türkiye siyaset manzarasında geniş tartışmalara yol açtı. Galiba Dündar hariç, kimse filmden memnun değil. Neden? Can Dündar’ın ‘Mustafa’ filmi/belgeseli büyük tartışma yarattı. Bu, başlı başına olumlu bir gelişme. Çok genel bir bakışla ilk gözlem: Statükocu Atatürkçüler, ‘Mustafa’yı beğenmedi. Çünkü film, ürkek bir girişimle de olsa, gardrop Atatürkçülüğünü sorgular sahneler ve yaklaşımlar içerdiği gibi, M.K.Atatürk’ü tabulaştıranları da çıkmaza sokan bölümlere de yer vermiş. Dündar’ın belgeseli/filmi, herhalükarda çok resmi Atatürkçülerin yani resmi ideologların beklentilerinin tümüne yanıt vermiyor, hatta zaman zaman onları üzüyor, kızdırıyor. Diğer cepheye, yani anti-kemalist kesime baktığımızda, İslamcılar ve Liberaller de ‘Mustafa’dan pek memnun değil. Belki İslami kesim daha temkinli bir yaklaşımla, Atatürk’ün ‘insani’ yanının ön plana çıkarılmasını da kullanarak, içki konusuna da ağırlık vererek çok şiddetli

ESKİ ZİHNİYETLE YENİ GAZETE?

· Ciner Grubu, Fatih Altaylı yönetiminde yeni bir günlük gazete çıkaracakmış. Mevcut egemen medya manzarasında nasıl yenilik yapılabilir? Eski anlayışlar ve eski kadrolarla yeni gazete olur mu? Ciner Grubu uzun süredir yeni bir günlük gazete çıkarma hazırlıklarını sürdürüyor.Kuşkusuz, Türkiye medya manzarasına yeni bir günlük gazetenin daha katılması, fikir çeşitliliği, yaklaşım zenginliği ve meslekdaşlarımıza yeni istihdam olanakları yaratması açısından olumlu bir gelişme olacak. Yeni çıkacak gazetenin kadrosu, yayın politikası konusunda şimdiye kadar birkaç söyleşi, birkaç da haber yayınlandı. Fatih Altaylı’nın yönetiminde süren çalışmalar hakkında özellikle bizzat kendisinin yaptığı açıklamaları, aynı holdingin bir parçası olan Habertürk internet sitesinin yayın politikasını, Habertürk ve Kanal 1 televizyonlarının gazetecilik,/habercilik anlayış ve uygulamalarını göz önünde bulundurduğumuzda, yeni gazete hakkında şimdiden bir dizi gözlem ve tahmin yürütmek çok güç olmasa gerek.

TARAF GAZETESİ NE YAPIYOR?

Çöldeki kaktüs ya da bataklıktaki nilüfer misali, mahalleye yeni gelen komşu yeni adetler getirmişe benzer. Gazeteler insana benzer ya, Taraf da, kravatsız, genç, bağırmadan ama ağır konuşan, mizahı ciddi, hakkında çok dedikodu üretilen bir uçbeyi (Uçhanımı). Taraf gazetesi son bir hafta içinde sadece Türk medyasında değil Türk siyaset dünyasında da adından çok söz ettirdi.Taraf, aslında yayın hayatına atıldığından bu yana ilgi çekiyor, eleştiriliyor, övülüyor, tartışılıyor. Türkiye gibi siyasi, askeri, ekonomik, toplumsal, kültürel ve sportif gündemin hem yüzeysel hem de hızla değiştiği bir ülkede, televizyonların haber bültenleri her seferinde yeni baştan çatılırken, bazen İnternet haber siteleri bile bu hıza yetişemiyor. Ama bizdeki haberler, klasik deyimiyle aysbergin görünen kısmı. Taraf, Türk medya dünyasına önemli bir değişiklik getirdi. Taraf’ı belki önce mesleki/teknik düzlemde bilahare siyasi-ideolojik olarak tanımlamaya çalışalım: MANZARAYI UMUMİYE Türkiye’de yayınlanan

ASKER GAZETECİYİ EĞİTİRSE...

15 Ekim 2008'de Gazeteciler.com'da yayınlanan yazı. * RTÜK Başkanının önerisi, Genel Kurmay’ın da anlaşıldığı kadarıyla arzu ve onayı ile artık gazeteciliği Milli Güvenlik Akademisi öğretecek. Gazetecilik zaten son zamanlarda pek milli bir o kadar güvenlikçi bir meslek haline gelmişti zaten. Paşam, nasıl olmuş bu spot? Gazetecilerin/muhabirlerin, terörizm ve terör olayları konusunda Milli Güvenlik Akademisi (MGA) tarafından eğitilmeleri meselesine dört açıdan bakabiliriz: - Mesleki/teknik - Siyasi-ideolojik - Öneri sahibinin kişiliği - Nedenler ve zamanlama * Harp Akademileri Komutanlığına (http://www.harpak.tsk.mil.tr/pageContainer.aspx?PID=2) dolayısıyla Genel Kurmay Başkanlığına bağlı olan bu akademi, Türk Silahlı Kuvvetlerinin ideolojik-eğitimsel bir organı/birimi. TSK, terörizm konusunda, gazeteciler açısından bir HABER KAYNAĞIdır. Genel Kurmay Başkanlığı, terör olayları konusunda gerektiği zaman, İnternet sitesinden ya da düzenlediği basın toplantılarıyla, muhab

‘GOLFÇÜ PAŞA’ GAZETECİLİĞİ...

Gazeteciler.com'da 12 Ekim tarihinde yayınlanan analiz • Ankaralı bazı gazeteciler belki alınacak ama Ankaralı bazı başka gazeteciler de düşünmeli...Yeni bir eğilim var Türk Egemen Medyasında: Orduya karşı çıkıp hükümeti destekleyenler hala iktidar yanlısı değil mi acaba?AKP muhalifleri neden hala apoletli? Türk egemen medyasının –ki önemli özelliklerinden biri Apoletli olmasıdır- Aktütün baskınıyla ilgili haber ve yorumlarında çok da parlak bir sınav verdiğini kimse savunamıyor. Yine de galiba Dağlıca baskınıyla başlayan yeni bir sürecin geliştiğini görebiliyoruz. Şimdilik sadece medya-ordu ilişkilerini kısaca ve genel bir değerlendirmeye tabi tutmak daha doğrusu yeni bir eğilimi anlamaya çalışmak istiyorum. Bu eğilim/süreç, esas olarak AKP’nin iktidara gelmesinden sonra filizlendi, medya alanında da geleneksel-klasik statükocu ve dolayısıyla koşulsuz kuralsız ordu yanlısı medyanın mevzi kaybetmesi, yerine hükümete yakın, ‘İslamcı’ tabir edilen ve yine AKP’ye yakın liberal köş

AKTÜTÜN BASKINININ MEDYATİK RÖNTGENİ

6 Ekim tarihinde www.gazeteciler.com 'da yayınlanan analiz Gazetelerde, televizyonlarda çaresiz ve kuru bir iktibas sevdası. Tek taraflı bilgilendirme gerçekleri anlatamıyor. 4 Ekim Cumartesi günü PKKlilerin Hakkari Şemdinli’nin Aktütün karakoluna yönelik saldırısıyla ilgili haber ve yorumları gün boyu televizyon kanalları ve İnternet sitelerinden, Pazar günü de gazete manşetlerinden izlemeye çalıştım. Yanıtlarını aradığım sorular: - Türk medyasının farklı yayın organları bu olayı kamuoyuna nasıl yansıttı? - Türk medyası bu saldırıyı haberleştirirken ya da konuya ilişkin yorum ve tartışmaları aktarırken gazetecilik ilke ve kurallarına saygı gösterdi mi? - Böyle bir saldırı medyatik açıdan nasıl yansıtılmalı? Önce 5 Ekim tarihli günlük gazetelerin manşetlerine bakalım: Hürriyet:Güpegündüz 15 şehit Sabah: Kahpe baskın: 15 şehit Milliyet: 350 PKKlı saldırdı: Yine yastayız Radikal: Hani oralar BBG eviydi Cumhuriyet: Hain saldırı:15 şehit Bugün: Baskın yedik anne, baskın! Star: Güpe

DEMOKRASİ MAHKEMEDE

03/10/2008 tarihli Evrensel gazetesinde yayınlanan görüş Siyasi parti kapanınca siyaset de kapanıyor mu? Ankara İdaresi, 1925’den bu yana askeri yöntemlerle çözmeye çalışıp çözemediği Kürt meselesini, siyasi olarak da çözmek istemiyor. Siyasi çözüm, Kürt ulusunun/etnik grubunun sadece birey olarak değil, toplumsal bir kolektif olarak da varlığını ve haklarını yasal hatta Anayasal güvence altına alınmasını gerektirdiği için, resmi ideolojinin en önemli boyutu olan ulus-devlet anlayış ve uygulamasının teoride ve pratikte iflasını ilan edecek. Kürt meselesinin siyasal alanda, özellikle de yurttaşların seçim sonucu görevlendirdiği/yetki verdiği milletvekilleri aracılığıyla, TBMM’nde her türlü askeri, siyasi, ideolojik vesayetten bağımsız olarak, özgürce tartışılarak, demokratik-barışçı bir çözüme ulaşması -çok kolay ve çok yakında olmasa bile- mümkün. Ne var ki, böyle bir çözüm, Türk ulus-devletinin kilidi konumundaki Türk Silahlı Kuvvetlerinin, varlığını/anlam ve önemini büyük ölçüde kan