Ana içeriğe atla

‘ECE AYHAN VE MÜZİK’ BULUŞMASINDA İKİ YENİLİK

* Ece Ayhan külliyatında  Tarih, Sinema ve   İsyan’dan sonra bu yıl Müzik temasını işledi EASG. Derin, geniş ve zengin bir buluşma oldu . Ahmet Güngören’i de bu vesile ile andık…


Çanakkale’de bir grup sıkı Ece okurunun (Kahyaoğlu, ‘Ecegiller’der)  oluşturduğu EASG (Ece Ayhan Sivil Girişimi), şairin 2002’deki ölümünden bu yana her yıl düzenlediği etkinliklerin sonuncusunu 31 Mayıs Cumartesi günü Yalı Han’da düzenledi: Ece Ayhan ve Müzik.
Geçtiğimiz yıllarda ‘Tarih’, ‘Sinema’ ve ‘İsyan’ temalarından sonra bu yıl da, Ece Ayhan’ın şiir ve denemelerinde önemli bir yer tutan müzik temasını konunun uzmanı yazar ve akademisyenlerin katkılarıyla irdeledik.

EASG, Ece Ayhan’ı Koruma ve Sevme Derneği değil. Ece Ayhan’ın yetkili mümessili de değil. Ayhan abinin bizzat kendisi zaten bu tür girişimlerden hoşlanmazdı. EASG, Ece Ayhan’ı özellikle de onun yapıtlarını anlama, tartışma ve geliştirme platformu işlevini görüyor. İsteyen herkese açık bir platform. Çanakkale’de her Perşembe toplanıyor ve Girişim’in üç temel amacına ulaşmak için çabalarını sürdürüyor:
·       Her yıl Ece Ayhan poetikasında önemli bir yer tutan bir temayı uzmanlar ve okurlarla birlikte deşmek, tartışmak
·       Ece Ayhan’ın kendi yazdıkları ve hakkında yazılanları bir arşivde toplamak
·       Çanakkale Belediyesinin desteğiyle inşaatı süren Şair Ece Ayhan Kültür Evi’nin hizmete girmesi ve yönetilmesi

Tamamen gönüllülük esasıyla işleyen EASG, parasal işlere teğet bile geçmeden hem edebi, hem siyasi hem de kentsel miras açısından önemli hatta örnek bir çalışma yürütüyor.

Bu yıl ki etkinlik, ki hazırlığı en az 6 ay sürdü, Ece Ayhan’ın yapıtında  müzik temasını önplana çıkardı. Çünkü Ece Ayhan’ın bizzat kendisi ‘Ben sanıldığı gibi Şiir’den değil, Müzik’ten gelirim, geliyorum’ demiş bir şair.  Çalışmanın ilk aşamasında Ece Ayhan külliyatı taranıp müzikle ilgili metinler derlendi ve bunlar etkinlik günü katılımcılara bir broşür olarak sunuldu. İkinci aşamada, bu yılki etkinliğin akademik  danışmanlığını üstlenen  Çanakkale 18 Mart Üniversitesinden müzikolog Ferya Günal’ın önderliğinde Buluşmanın konuşmacıları uzun süren temas ve görüşmelerden sonra belirlendi. Bu yılki Buluşma için en büyük isteğimiz, Ece Ayhan şiirlerini bestelemiş olan İlhan Usmanbaş’ı  Çanakkale’de aramızda görmekti. Usmanbaş’la görüşüldü ne var ki ilerleyen yaşı nedeniyle büyük müzisyen Buluşma’ya katılamadı. İkinci isteğimiz de, Bandista, Dinar Bandosu, Baba Zula gibi Ece Ayhan güzergahında olan sokak müzisyenlerini bir araya getirmek oldu. Uzun görüşmelerimize rağmen, söz konusu grupların yoğun konser bağlantıları nedeniyle ne yazık ki bu isteğimizi de gerçekleştiremedik. Ama yine de Feryal Hoca’nın girişim ve çabaları sayesinde Buluşma’da hem mini bir konser sunuldu hem de Ece Ayhan’ın Fayton şiirini besteleyen  Feryal Hocanın parçasının  galasını yapabildik, ki Buluşmanın belki de en önemli, en heyecanlı anlarından biri oldu. 

Başlıkta belirttiğim iki yenilik meselesine gelince:

İki yıl önce düzenlenen ‘Ece Ayhan ve Sinema’ Buluşmasının mimarı,  antropolog, çevirmen, yayıncı arkadaşımız Ahmet  Güngören’i bu yıl içinde kaybetmiştik. Yitirdiğimiz insanlar bir yana yaşayanlara bile hak ettiği değeri ve önemi ver(e)meyen bir ‘Kötülük Toplumu’nda yaşamamıza rağmen, EASG üyesi ilk kaybımızı anmak amacıyla Müzik Buluşmasını Ahmet’e ithaf etme kararı verdik. Güngören’in ailesini ve arkadaşlarını da bu vesile ile Müzik Buluşmasına davet ettik. Orhan Aklaya da toplantı başında Ahmet’le ilgili çok anlamlı, çok güzel bir konuşma yaptı, Ahmet’i  Güngören’in bir kitabından onun kendi sözcükleri ile tanıttı ve andı.
Önümüzdeki yıllardaki Buluşmaları hiçbir arkadaşımıza ithaf etmeme dileğiyle…

İkinci yenilik ise bizim Buluşmaların formatındaki küçük bir değişiklik oldu. Gerek seçilen tema gerekse çağrılı uzman konuşmacıların niteliğinden olsa gerek, bu yıl Buluşma, eskilere oranla daha akademik, daha derin ve daha zengin bir içerikle gelişti. Buluşma, daha çok bir sempozyum havasında gerçekleşti.
İlk oturumda, Orhan Kahyaoğlu ve Halil Turhanlı gibi hem Ece Ayhan hem de aykırı müzik konularının esaslı uzmanları iki konuşmacı, Kanto’dan Adorno’ya, Ece Ovasından Viyana’ya uzanan bir mekanda hem derin hem geniş bir bilgi ve fikir bahçesinin kapılarını açtı.
İkinci oturumda da , Prof Ali Ergur ve müzikolog Evrim Hikmet Öğüt, atonallik, bakışımsızlık, uçtalık ve  İlhan Usmanbaş konularında ufuk açıcı bilgiler ve tahliller sundu.
EASG mensupları, Semra, Seçkin, Şakir, Erdinç, Onur, Şebnem, Selen, Feryal, Hasan, İsmail, Furkan ve diğerleri önümüzdeki yıl yeni bir Buluşma örgütlemek  üzere çalışmalarını sürdürüyor.

(*) RD de EASG üyesi.
(**) canakkaleicinde.com sitesinden



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İKİ DÖNEM, İKİ GAZETECİ, İKİ KİTAP

  Nilay Karaelmas ve Timur Soykan İKİ DÖNEM, İKİ GAZETECİ, İKİ KİTAP İlki 1970-90 dönemini, ikincisi bugünkü medya ortamını anlatıyor. Çok değişiklik pek az gelişme var. Hatta işler kötüye gidiyor. Ragıp Duran Nilay Karaelmas’ın ‘’Sosyal Medya Öncesi 1970, 1980, 1990 yıllarında Gazetecilik’’ (SBFBYYO-DER, Ankara 2023) başlıklı kitabı ile Barış İnce’nin Timur Soykan’la yaptığı nehir söyleşi çalışması ‘’İyi Gazetecilik, İyi ki Gazetecilik’’i (DeliDolu, İzmir, 2023)   eşzamanlı olarak okudum. Birincisi 120, ikincisi 111 sayfa. Her iki gazetecinin kalemi/söylemi, uslubu rahat, düzgün, akıcı olduğu için bir oturuşta okunabilecek kitaplar. İki ayrı dönemde muhabir olarak görev yapmış, uzmanlık alanları farklı iki gazetecinin gözlem, anı ve mesleğe ilişkin değerli değerlendirmeleri var iki kitapta. 60+ meslekdaşların Soykan’ın kitabını,   yaşı -30 olan gazetecilerin de özellikle Karaelmas’ın kitabını okumalarında yarar var. Böylelikle gençler mesleklerinin yakın geçmişi hakkında b

YÜZ YILLIK AMA YÜZÜ YOK CUMHURİYET’İN

Derin ve ayrıntılı bir muhasebeye girişip,  Cumhuriyet’in yani son yüzyılın olumlu ve olumsuz yanlarını irdeleyip tartışacağımıza, geçmişle yüzleşeceğimize, kutlama törenleri saplantısına çakıldık kaldık. Lider kültündeyiz hala. Tek Adam rejiminin sinsi Cumhuriyet ve Atatürk karşıtlığı, Türk akademiasını, medyasını, STK’larını ve holdinglerini iyice Kemalperver hatta Kemalperest hale getirdi. Mutsuz ve çıkmaz, melankolik ve demode bir aşk!   Ragıp Duran   Siyasal İslam’ın yani Erdoğan rejiminin bu yıl Cumhuriyet’in ilanının 100. yılını kutlama etkinliklerini, Filistin yası bahanesiyle iptal etmesi hakiki, sahte, konjonktürel ve yapısal Kemalistleri, bu arada toplumun önemli bir kesimini fena halde kızdırdı. Rejim, 100. yıl için zaten kasıtlı olarak hiçbir hazırlık yapmamıştı, İsrail’in Gazze saldırısı olası etkinlik ve törenleri iptal etmek için iyi bir bahane olarak kullanıldı. Ne var ki, sözümona muhaliflerin, iktidarın bu hamlesine karşı çıkarken öne sürdükleri gerekçelerd

SİVİL DİKTA VE MEDYA

Analitik Bakış'ın sorularına yanıtlar: 1) ‘Sivil dikta’ iddialarının 20 yıl önce de yine medyada, Hürriyet’in manşetiyle yer aldığı basına yansıdı. Medyanın bu süreçteki durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz? RD: ‘Sivil Dikta’ sözcüğünün 20 yıl önce DENİZ BAYKAL tarafından sarfedilmiş olması manidar. Askeri diktatörlüklere pek ses çıkarmayanlar, sivillikten çok hoşlanmaz. Sivil sözcüğü bizde, Türkçe’de çoğu zaman yanlış kullanılıyor. Sadece ‘’asker’in karşıtı’’ imiş gibi algılanıyor. Oysa ki Latince kökenli sivil sözcüğünün mesela fransızcadaki anlamı ‘Uygar’; ‘civilisation’ da uygarlık yani medeniyet. 20 yıldır medyada sivil/askeri bağlamlarda dikta meselesi hala tartışılıyorsa, bu memlekette demokrasinin düzeyi konusunda karamsar bir konumdayız demektir. Medya ise, özellikle egemen/yaygın medya ise, siyaset/askeriye/ekonomi ve ideolojiden özellikle de bu dört kutbun iktidar kulelerinden bağımsız ol(a)madığı için, son 20 yılda sivil ya da askeri dikta konusunda öyle elle