Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Eylül 23, 2012 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Haksızlığın gümbürtüsü

Balyoz davası sadece hukukî açıdan değil siyasî-ideolojik açıdan da tam bir skandal. Hukuk siyasallaşıp iktidar aracı haline geldiğinde, adaletin meşruluğu sorgulanıyor ve gerçek suçlu ile masumlar birbirine karışıyor. Dahası toplum bölünüyor, karşılıklı nefret bileniyor. Herkes kaybediyor. Mahkemenin kararını içeride bekleyen sanıklarla avukatlar, kapıda bekleyen eşler, çocuklar, dostlar ve medyadan haber almak isteyen herhalde milyonlarca kişi… Karar açıklandığında, kimse duymadı ve görmedi ama, müthiş bir gümbürtü koptu aslında. Bilinç ve yürekler infilak etti. Hani gece kâbusta bağırsanız, birinden yardım isteseniz belki de ölümden kurtulacaksınız, ama sesiniz çıkmıyor, bağırıyorsunuz, ama çıt yok. El-kol hareketleri nafile. Saçınızı başınızı da yolsanız, kardeşiniz zaten sağır “eloğlu” ise çok uzaklarda. Pennsylvania Mescidinin üç kalemi, iktidar yanlısı iki dolmakalem “Darbeci misin?” ya da “Sen Ergenekon’u mu savunuyorsun?”  diyecek diye çekinmenin, korkmanın âlemi yok. Be

NEDEN HÂLÂ ECE AYHAN?

Léo Ferré, Ece Ayhan’ın Fransız şarkıcı amca oğludur. Bu aralar öbür tarafta zaman zaman bir araya gelip muhabbet ediyorlar. Bu dünyayı ve kötülük toplumunu terk edeli on yıl olmuş ama   dost-düşman, Ece Ayhan hakkında hâlâ yazar, konuşur, tartışır. Simsiyah bir fonda kıpkızıl bir Ece Ayhan figürü var gönüllerde, bilinçlerde. Tarih, müzik, sinema, etik, şiir, estetik, ölüm, yaşam derken…yıka yıka bitirmek gerek bu sarışın evreni. Değil mi? Bugünlerde Cehennet’in Ceh kısmına yakın köşesinde/sokağında, Ece Ayhan’ın arada bir görüştüğü anardaşlarından biri de Léo   Ferré olsa gerek. Çünkü sonuç olarak ikisi de sanatçıdır, ikisi de Tanrı ve Allah’la   vakti zamanında bir güzel helalleşmişlerdir, ikisinin kafa ve gönlü   kırmızı-siyahtır. Léo Ferré, ‘Zor Zamanlar’ (Les Temps Difficiles)   adlı şarkısının sonunda, benim tamamen serbest çevirimle   şöyle der: Zor zamanlar zor Verlaine   binbir sıkıntı içinde göçtü gitti Rembrandt öldüğünde peşi