Ana içeriğe atla

Birand'ın Geç Özeleştirisi

Duran: Medyatik gerçek yenildi
Deneyimli gazeteci Ragıp Duran, Mehmet Ali Birand'ın Kürt sorununa ilişkin haberlerle ilgili "senaryoydu" itirafını ETHA'ya değerlendirdi. "Oldukça geç bir özeleştiri ve itiraf" diyen Duran, "Medyatik gerçek eninde sonunda hakiki gerçek karşısında yenilgiye mahkum" dedi.

Etkin Haber Ajansı / 14 Ekim 2010 Perşembe, 12:50

İSTANBUL- Deneyimli Gazeteci Ragıp Duran, Mehmet Ali Biran'ın Kürt sorunundaki haberlerle ilgili "kendi hayal ürünümüz olan bir senaryo yazıyoruz ve kendimiz de inanır oluyoruz" şeklindeki itirafını ETHA'ya değerlendirdi.
EGEMEN MEDYA BÜYÜK TAHRİFAT YAPTI
Ragıp Duran, "Birand başından beri Kürt meselesini yakından takip eden, Türkiye basınında Yalçın Küçük'ten sonra Öcalan ile ilk röportajı yapan, Kürt meselesine ilişkin hem inceleme araştırma hem de bir muhabir gibi bizzat gidip olayı yakından takip eden kıdemli bir meslektaşımızdır. Ben o bakımdan Birand'ın dünkü yazısının içeriğine tamamen katılmakla birlikte, oldukça geç bir özeleştiri, bir itiraf olarak görüyorum" dedi.
Egemen medyanın Kürt meselesinde çok büyük tahrifatlar yaptığını söyleyen Duran, mesela gazetecilik etiğine ve ilkelerine aykırı olarak sadece Genelkurmay'dan bilgi alındığına dikkat çekti.
"Tabi bunlar salt gazetecilik tekniğine riayet etmemekle açıklanacak şeyler değil" diyen Ragıp Duran, siyasi olarak, bilinç olarak, ajitasyon ve propaganda yapıldığını, Kürtleri aşağılayan yayınlar yapıldığını söyledi.
Duran, "Birand'ın bugün bile olsa bu gerçeği saptamış olması olumlu birşey. Ayrıca sadece Kürt konusunda da değil diğer hassas konularda gazetecilik yerine iktidar yanlısı yayın yapmaya karşı bir çabaya yardımcı olacaksa yazının kıymeti daha da artar. Ama ben bu konuda çok ümitli değilim" dedi.
ANCAK BİR SÜRE VE BELİRLİ BİR KESİM ETKİLENİR
ABD'li düşünür Noam Chomsyk'nin "Bu tür propaganda, haber gizleme, haber çarpıtma yöntemleri ile ancak bir süre ve ancak belirli kesim üzerinde etkili olmak mümkündür" tespitini hatırlatan Ragıp Duran, şöyle devam etti:
"Kürt konusundaki Türk egemen basının yayınları mesela Kürt dünyasında pek etkili olmadı. Çünkü onlar bizzat gerçeği yaşadığı için gazetelerde yazanın doğru olmadığını kendi hayat pratiklerinden biliyorlardı. Dolayısıyla gazetecilik tekniklerinin dışında siyasi ideolojik amaçlarla propaganda, haber gizleme, haber tarif etme ancak geçici bir süre için belirli bir kesim üzerinde etkili olabilir. Somut örnek vermek gerekirse; 1999'da Öcalan yakalandığı zaman 'çocuk katili, canavar' dendi, o şekilde sunuldu. Bugün o şekilde nitelenen insanla devletin görüştüğü ortaya çıktı. Dolayısıyla herhangi birşeyi belki bir süre gizlemek ve tarif etmek mümkün. Kamuoyunun belirli bir kesimini, yeteri kadar araştırmayan, gazetede okuduğu herşeye inanan, eleştirel gözle bakmayan insanları belirli bir süre ikna etmek, böyle bir kamuoyu oluşturmak mümkün. Ama gerçeğe dayanmadığı için benim bu medyatik ya da sanal gerçek dediğim şey eninde sonunda hakiki gerçek karşısında yenilgiye mahkum. Çünkü siz medya ile bazı şeyleri tarif edebilirsiniz, bazı şeyleri söylemiş gibi gösterebilirsiniz ama öyle değilse gerçek kendini eninde sonunda dayatır. O yüzden beyhude bir çabadır, geçici bir çabadır. Bilahare hakiki gerçek kendisini medyatik gerçek karşısında kanıtladı, gösterdi."
BİRAND: SENARYO YAZDIK
Mehmet Ali Birand, Posta Gazetesi'nde dünkü köşesinde "Rüya görmeyelim. PKK böyle tasfiye edilmez" başlıklı yazısında, iktidarların yıllardır PKK'nin askeri yöntemlerle tasfiye edileceğini söyleyerek halkla alay ettiklerini, ancak bunun asla mümkün olamayacağını belirtiyor. Son günlerde PKK'nin tasfiyesinin medyada da çokça tartışıldığına dikkat çeken Birand, "Bu haberlerin bir bölümünü bizler üretiyoruz" diyor.
Bakanların ziyaretlerinden, Başbakan'ın konuşmalarından, bürokratların özel sohbetlerinden yola çıkarak, bir bölümü doğru, diğer bölümü kendi hayal ürünümüz olan bir senaryo yazıyoruz ve bunun gerçek verilere dayanmayan bir senaryo olduğunu bilmemize rağmen, kendimiz de inanır oluyoruz. Bir süre sonra, daha da ötesine geçiyoruz ve kendi senaryolarımıza dayanarak yorumlar yapmaya başlıyoruz. Dramatik yanı, PKK'nın bu şekilde tasfiye edileceğine siyasetçilerimiz, polisimiz, hatta askerimiz dahi inanıyor olmaları."
Milyonlarca desteği olan PKK'nin ancak farklı yöntemlerle tasfiye edilebileceğini savunan Birand, bunun da PKK'ye olan halk desteğinin ortadan kaldırmakla mümkün olabileceğini ifade ediyor. Birand, bunun için de Kürt sorunu konusunda cesur adımların atılması gerektiğini belirterek öncelikle "PKK yok edilsin, ondan sonra Kürt sorununda adımlar atalım, aksi halde boyun eğmiş oluruz" mantığının terk edilmesi gerektiğini belirtiyor.

Yorumlar

Adsız dedi ki…
Şirin Payzın'ın programında İsmail
Küçükkaya dedi ki "bu sanki bir devrim"
Sonra siz konuşurken genel anlamı ile dedinizki,
"ismail tereddüt etti, bu bir devrim"
1998'den beri bir devrim yaşanmakta olduğunu anlatıp durdum.
Evet,bir devrimin yaşanmakta olduğunu ilk telaffuz eden İsmail ve siz oldunuz.
Size Google bloklarında bir adres veriyorum, oraya girin ve "Yer kürede ne olup bittiğini"
anlamaya çalışın.Sabırla incelediğinizde, Umuyorum ki,
"zahmete değer" olduğu kanatine varacaksınız. Saygılarımla.
Dede Osman
Şanlıurfa.
http://ikinciuygarlikdevrimi.blogspot.com/

Bu blogdaki popüler yayınlar

İKİ DÖNEM, İKİ GAZETECİ, İKİ KİTAP

  Nilay Karaelmas ve Timur Soykan İKİ DÖNEM, İKİ GAZETECİ, İKİ KİTAP İlki 1970-90 dönemini, ikincisi bugünkü medya ortamını anlatıyor. Çok değişiklik pek az gelişme var. Hatta işler kötüye gidiyor. Ragıp Duran Nilay Karaelmas’ın ‘’Sosyal Medya Öncesi 1970, 1980, 1990 yıllarında Gazetecilik’’ (SBFBYYO-DER, Ankara 2023) başlıklı kitabı ile Barış İnce’nin Timur Soykan’la yaptığı nehir söyleşi çalışması ‘’İyi Gazetecilik, İyi ki Gazetecilik’’i (DeliDolu, İzmir, 2023)   eşzamanlı olarak okudum. Birincisi 120, ikincisi 111 sayfa. Her iki gazetecinin kalemi/söylemi, uslubu rahat, düzgün, akıcı olduğu için bir oturuşta okunabilecek kitaplar. İki ayrı dönemde muhabir olarak görev yapmış, uzmanlık alanları farklı iki gazetecinin gözlem, anı ve mesleğe ilişkin değerli değerlendirmeleri var iki kitapta. 60+ meslekdaşların Soykan’ın kitabını,   yaşı -30 olan gazetecilerin de özellikle Karaelmas’ın kitabını okumalarında yarar var. Böylelikle gençler mesleklerinin yakın geçmişi hakkında b

YÜZ YILLIK AMA YÜZÜ YOK CUMHURİYET’İN

Derin ve ayrıntılı bir muhasebeye girişip,  Cumhuriyet’in yani son yüzyılın olumlu ve olumsuz yanlarını irdeleyip tartışacağımıza, geçmişle yüzleşeceğimize, kutlama törenleri saplantısına çakıldık kaldık. Lider kültündeyiz hala. Tek Adam rejiminin sinsi Cumhuriyet ve Atatürk karşıtlığı, Türk akademiasını, medyasını, STK’larını ve holdinglerini iyice Kemalperver hatta Kemalperest hale getirdi. Mutsuz ve çıkmaz, melankolik ve demode bir aşk!   Ragıp Duran   Siyasal İslam’ın yani Erdoğan rejiminin bu yıl Cumhuriyet’in ilanının 100. yılını kutlama etkinliklerini, Filistin yası bahanesiyle iptal etmesi hakiki, sahte, konjonktürel ve yapısal Kemalistleri, bu arada toplumun önemli bir kesimini fena halde kızdırdı. Rejim, 100. yıl için zaten kasıtlı olarak hiçbir hazırlık yapmamıştı, İsrail’in Gazze saldırısı olası etkinlik ve törenleri iptal etmek için iyi bir bahane olarak kullanıldı. Ne var ki, sözümona muhaliflerin, iktidarın bu hamlesine karşı çıkarken öne sürdükleri gerekçelerd

SİVİL DİKTA VE MEDYA

Analitik Bakış'ın sorularına yanıtlar: 1) ‘Sivil dikta’ iddialarının 20 yıl önce de yine medyada, Hürriyet’in manşetiyle yer aldığı basına yansıdı. Medyanın bu süreçteki durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz? RD: ‘Sivil Dikta’ sözcüğünün 20 yıl önce DENİZ BAYKAL tarafından sarfedilmiş olması manidar. Askeri diktatörlüklere pek ses çıkarmayanlar, sivillikten çok hoşlanmaz. Sivil sözcüğü bizde, Türkçe’de çoğu zaman yanlış kullanılıyor. Sadece ‘’asker’in karşıtı’’ imiş gibi algılanıyor. Oysa ki Latince kökenli sivil sözcüğünün mesela fransızcadaki anlamı ‘Uygar’; ‘civilisation’ da uygarlık yani medeniyet. 20 yıldır medyada sivil/askeri bağlamlarda dikta meselesi hala tartışılıyorsa, bu memlekette demokrasinin düzeyi konusunda karamsar bir konumdayız demektir. Medya ise, özellikle egemen/yaygın medya ise, siyaset/askeriye/ekonomi ve ideolojiden özellikle de bu dört kutbun iktidar kulelerinden bağımsız ol(a)madığı için, son 20 yılda sivil ya da askeri dikta konusunda öyle elle