Ana içeriğe atla

MGK, Tasfiye girişimlerini boşa çıkardı

MGK, Eylül ayı toplantısında medyanın içinde bulunduğu duruma ilişkin önemli değerlendirmeler yaptıktan sonra aldığı yeni önlemleri açıkladı. Medya uzmanlarınca olumlu karşılanan yeni önlemler yakında uygulamaya konulacak.


Son dönemlerde, Türk egemen medyasının olumsuz gidişatı, iktidar sözcülüğü, haber çarpıtma, bilgi gizleme gibi sorunların nedenleri ve tedavisi üzerine fikir geliştirmek, öneri hazırlamak varken, geleneksel Türk pragmatizminin de katkısıyla, tasfiye listeleri oluşturan mümtaz köşe yazarlarımız, kuşkusuz biraz da yeni ve sonradan iktidara gelmenin şımarıklığıyla meslekdaşlarına karşı cadı kazanı kaynatıyor. ‘Dünya değişiyor, ortam değişiyor, meslek değişiyor, okur değişiyor, gazetecilik değişiyor’ türünden klasik liberal söylemleri kalkan edinenler, kendilerini aklayıp rakipleri, bu arada özellikle muhalifleri ortadan kaldırmak niyetinde. İlginçtir, siyasi literatürde tasfiye sözcüğü (Liquidation), Komünist partilerin jargonunda imtiyazlı bir konuma sahiptir. Parti yönetimini ele geçiren kesimin muhalifleri safdışı bırakması anlamında kullanılır ki, bazen de fiziki tasfiye olarak cereyan eder ve muhalifler ya darağacında sallandırılır, kurşuna dizilir ya da faili meçhul bir trafik kazasında hayatını kaybeder. Tasfiye sözcüğüne eşlik eden diğer sözcükler de ‘hain’, ‘5. Kol’, ‘iflah olmaz burjuva’, ‘Parti düşmanı’ gibi ağır kavramlardır. Komünist Parti tarihlerinde çeşitli akımlara ‘Birinci Tasfiyeciler’, ‘İkinci Tasfiyeciler’ gibi etiketler de takılmıştır.

Tüm bu olumsuzluklara rağmen, baskıya girerken elimize geçen resmi bir belge, meslek adına içimize serin sular serpti. Medya Güvenlik Kurulu’nun Eylül toplantısının hemen ardından yayınlanan bildiride şu görüşlere yer verildi:
‘’Medya Güvenlik Konseyi, bu ayki toplantısında medyanın siyasal, ekonomik, ideolojik ve kültürel sorunlarını gözden geçirip, kâr marjı, reklam bütçeleri, transferler, hükümet ve ordu ile ilişkiler gibi tayin edici konuları ele aldıktan sonra ‘Tasfiyecilik’ meselesini de özel olarak incelemiş ve ortaya çıkan kıyasıya mücadelenin medya güvenliğine zarar vereceğini saptamıştır. Tarafları sukunete ve itidale çağıran MGK, tasfiye listeleri hazırlayanları kınamış, bununla da yetinmeyerek, dış güçlerin de desteğiyle sözkonusu tasfiye harekatının gerçekleşebilme ihtimalini de değerlendirdikten sonra yeni duruma ilişkin bir dizi önlem almaya karar vermiştir.MGK, tasfiye girişimlerini boşa çıkarmak amacıyla, uzmanlarının da katkısıyla, ‘Tasfiye Edilebilecek Gazetecilere Yeni Mevki ve Görevler’ listesini oluşturmuştur.’’

Bildiriye eşlik eden uzun listede, çok sayıda meslekdaşımızın olası bir tasfiye harekatının ardından üstelenecekleri yeni görev alanları belirlenmiş. Belgenin yine uzun bir ekinde de bu yeni atamaların ayrıntılı gerekçeleri yer alıyor.

Konuyla ilgili görüşlerine başvurduğumuz medya uzmanları, MGK’nın bu son açıklama ve belgesini değerlendirirken, ‘MGK, İş ve İşçi Bulma Kurumu gibi davranmış. Valla helal olsun’, ‘MGK’nın tasfiyeye karşı olduğunu biliyorduk ama yeni atamalar hazırlamakla adeta bir insani yardım kuruluşu gibi çalıştığını da somut olarak görmüş olduk’, ‘MGK, meslekdaşlarımıza hak ettikleri görev ve makamları sağladığı için kendilerine derin şükranlarımızı iletiriz’ şeklinde açıklamalar yaptılar.

Bugün listeden bazı bölümler yayınlıyoruz. Listenin geri kalan kısmı ile gerekçeler bölümünü önümüzdeki sayılarda neşredeceğiz.

Ekrem Dumanlı: Zaman gazetesi bayi satış müfettişi. Bu görev mesaisinin en fazla 2 saatini alacağı için geri kalan zamanında F.Gülen’in basın sözcüsü.

Fehmi Koru: Sabık Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün anılarını kaleme almakla sorumlu başkatip.(Bkz. Cüneyt Arcayürek)

Hüseyin Gülerce: Yalova Öğretmen Evi günlük gazete sorumlusu.

Mümtaz’er Türköne: Müslüman Faşo Kimya Sanayii A.Ş Murahhas Azası.

Bejan Matur: Beyaz Kürt Türkü Evi resepsiyon amiresi.

İhsan Dağı: Eski İktidar Ocakları Genel Başkan Müşaviri.

Mustafa Karaalioğlu: İşsiz Gazeteciler Derneği Genel Sekreteri.

Ali Bayramoğlu: 2041 sayılı kanun gereği Marmara Üniversitesindeki görevine iade, ‘İktidar Basını/Basın İktidarı’ dersleri.

Yusuf Kaplan: İnternet Denetim Kurulu Muzur Neşriyat Masası Müdür Muavini.

Oktay Ekşi: Mesudiyeliler Vakfı Tekaüt Komitesi Başkanı.

Özdemir İnce: Şiir ve Fikir Polis Teşkilatına 3. Sınıf Komiser.

Cengiz Çandar: Gebze Hayvanat Bahçesi Bukalemun Dairesi Geçici Başkanı.

Ertuğrul Özkök: Eşrefpaşa Mahallesi Muhtarı.


Serdar Turgut:
Viagra ürün müdürü.


Hıncal Uluç
: Bebek kahvede Selahattin’in yardımcısı.

Mustafa Balbay: Ordu Foto-Film Dairesine yazıcı.

Nazlı Ilıcak: Madame Tussauds Müzesinde çakma Jeanne d’Arc mumyası.

Yorumlar

ugur dedi ki…
sağol yazı için
Esra Arsan dedi ki…
yine şahane bir yazı olmuş. eline sağlık.

Bu blogdaki popüler yayınlar

İKİ DÖNEM, İKİ GAZETECİ, İKİ KİTAP

  Nilay Karaelmas ve Timur Soykan İKİ DÖNEM, İKİ GAZETECİ, İKİ KİTAP İlki 1970-90 dönemini, ikincisi bugünkü medya ortamını anlatıyor. Çok değişiklik pek az gelişme var. Hatta işler kötüye gidiyor. Ragıp Duran Nilay Karaelmas’ın ‘’Sosyal Medya Öncesi 1970, 1980, 1990 yıllarında Gazetecilik’’ (SBFBYYO-DER, Ankara 2023) başlıklı kitabı ile Barış İnce’nin Timur Soykan’la yaptığı nehir söyleşi çalışması ‘’İyi Gazetecilik, İyi ki Gazetecilik’’i (DeliDolu, İzmir, 2023)   eşzamanlı olarak okudum. Birincisi 120, ikincisi 111 sayfa. Her iki gazetecinin kalemi/söylemi, uslubu rahat, düzgün, akıcı olduğu için bir oturuşta okunabilecek kitaplar. İki ayrı dönemde muhabir olarak görev yapmış, uzmanlık alanları farklı iki gazetecinin gözlem, anı ve mesleğe ilişkin değerli değerlendirmeleri var iki kitapta. 60+ meslekdaşların Soykan’ın kitabını,   yaşı -30 olan gazetecilerin de özellikle Karaelmas’ın kitabını okumalarında yarar var. Böylelikle gençler mesleklerinin yakın geçmişi hakkında b

YÜZ YILLIK AMA YÜZÜ YOK CUMHURİYET’İN

Derin ve ayrıntılı bir muhasebeye girişip,  Cumhuriyet’in yani son yüzyılın olumlu ve olumsuz yanlarını irdeleyip tartışacağımıza, geçmişle yüzleşeceğimize, kutlama törenleri saplantısına çakıldık kaldık. Lider kültündeyiz hala. Tek Adam rejiminin sinsi Cumhuriyet ve Atatürk karşıtlığı, Türk akademiasını, medyasını, STK’larını ve holdinglerini iyice Kemalperver hatta Kemalperest hale getirdi. Mutsuz ve çıkmaz, melankolik ve demode bir aşk!   Ragıp Duran   Siyasal İslam’ın yani Erdoğan rejiminin bu yıl Cumhuriyet’in ilanının 100. yılını kutlama etkinliklerini, Filistin yası bahanesiyle iptal etmesi hakiki, sahte, konjonktürel ve yapısal Kemalistleri, bu arada toplumun önemli bir kesimini fena halde kızdırdı. Rejim, 100. yıl için zaten kasıtlı olarak hiçbir hazırlık yapmamıştı, İsrail’in Gazze saldırısı olası etkinlik ve törenleri iptal etmek için iyi bir bahane olarak kullanıldı. Ne var ki, sözümona muhaliflerin, iktidarın bu hamlesine karşı çıkarken öne sürdükleri gerekçelerd

SİVİL DİKTA VE MEDYA

Analitik Bakış'ın sorularına yanıtlar: 1) ‘Sivil dikta’ iddialarının 20 yıl önce de yine medyada, Hürriyet’in manşetiyle yer aldığı basına yansıdı. Medyanın bu süreçteki durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz? RD: ‘Sivil Dikta’ sözcüğünün 20 yıl önce DENİZ BAYKAL tarafından sarfedilmiş olması manidar. Askeri diktatörlüklere pek ses çıkarmayanlar, sivillikten çok hoşlanmaz. Sivil sözcüğü bizde, Türkçe’de çoğu zaman yanlış kullanılıyor. Sadece ‘’asker’in karşıtı’’ imiş gibi algılanıyor. Oysa ki Latince kökenli sivil sözcüğünün mesela fransızcadaki anlamı ‘Uygar’; ‘civilisation’ da uygarlık yani medeniyet. 20 yıldır medyada sivil/askeri bağlamlarda dikta meselesi hala tartışılıyorsa, bu memlekette demokrasinin düzeyi konusunda karamsar bir konumdayız demektir. Medya ise, özellikle egemen/yaygın medya ise, siyaset/askeriye/ekonomi ve ideolojiden özellikle de bu dört kutbun iktidar kulelerinden bağımsız ol(a)madığı için, son 20 yılda sivil ya da askeri dikta konusunda öyle elle