Ana içeriğe atla

Medya Eleştirisi/ Medya Reklamı

· AKP/Ergenekon çatışmasında bir gözüne bant takıp sadece bir tarafa vuran ve bunu demokratlık olarak savunan siyaset ya da gazetecilik anlayışı, konu kendisi olduğu zaman farklı davranabilir mi? Sadece kendine güvenenler medya eleştirisinden çekinmez.

Ragıp DURAN

Taraf gazetesi yeni, değişik bir gazete. Arkadaşlarım, dostlarım çalışıyor yönetiminde.

Geçenlerde Taraf’dan bir muhabir arkadaş,Turan Aktaş geldi geldi uzun uzun, belki iki saat görüştük. İyi sorular hazırlamıştı, yanıtlamaya çalıştım. Ama bazı soruları da gazete içi sorunlar gibi geldi bana, onları bile yanıtladım. Aradan bir süre geçti, bizim uzun söyleşiden ses seda satır yok. Düşündüm taşındım, ’ E benim muhabir arkadaşın sorularına verdiğim yanıtların bir kısmı da Taraf’ın öyle pek kolay yayınlayabileceği şeyler değil‘ dedim kendi kendime. Herhalde hoşlarına gitmedi, yayınlamadılar, sağlık olsun...Sonra baktım 14 Temmuz tarihli Taraf’ta 4 sütun üzerinden dörtte bir sayfa büyüklüğünde yayınlanmış. Bu söyleşide benim adım ve resmim var, yine de ben kendimi tanıyamadım.

Çünkü ben medya reklamcılığı değil medya eleştirmenliği yapıyorum. Bu nedenle Taraf’ın bence hem olumlu hem de olumsuz bulduğum yanlarını birbir aktardım muhabir arkadaşa, o da kaydetti.
Mesela herkes biliyor ki, Taraf’ın medya mülkiyetinin daha şeffaf olması gerekir. Sağda solda, İnternet’de Taraf’ın açıkça bilinmeyen sponsorları hakkında dedikodular, olumsuz yargılar yayılıyor, bunları önleyecek tutum ve yayınlar gerekli.

Bu söyleşiden kısa bir süre önce ‘Korsan Medya’ başlıklı bir yazım yayınlanmıştı, orada Taraf’ın adını vermeden, AKP-Ergenekon çatışmasında sürekli olarak sadece bir tarafa vuran yayın politikasını eleştiriyordum, Taraf’la yaptığım söyleşide de bu görüşleri örnekleriyle yineledim.
Türk Silahlı Kuvvetlerine yönelik kampanya (Lahika-1 ve Dağlıca Belgeleri) konusunda söylediklerimin sadece yarısı, o da olumlu kısımları yer almış. Oysa ki ben Taraf’la yaptığım söyleşide, kutuplaşmada odakların medya organlarını manipüle etmek için onlara çeşitli belgeleri servis ettiklerini, sözkonusu belgelerin gazetecilik/habercilik süzgecinden geçirildikten sonra (Double check yapıldıktan sonra) yayınlanabileceğini belirtmiştim. Ayrıca da, ‘Hep aynı odaktan gelen belgeleri yayınlarsa bir gazete, kamuoyu nezdinde o odağın sesi gibi algılanır’ da demiştim. Burada önemli bir nokta var: Taraf söyleşisinde Nokta örneğine de girmiştim. Nokta dergisi de üst üste TSK aleyhinde belgeler yayınladı. AKP’ye pek dokunmadı. Dergi dolaylı olarak kapatıldı. AKP dahil kimseden pek ses çıkmadı. ‘Taraf’ın da sonu Nokta gibi olabilir’ cümlesini söyleşide bir kaç kez tekrar ettiğimi çok iyi hatırlıyorum.

Yine 14 Temmuz tarihli bu kez Yeni Şafak’ta Gündemdekiler’de Mehmet Gündem, aynı konularda benimle yaptığı ve tam sayfa olarak yayınladığı röportajda söylediklerime hiç bir müdahalede bulunmaksızın, düzgün bir redaksiyonla herhalükarda benim itiraz etmeme yol açabilecek bir değişiklik yapmamış.

Benim bu konuda radyo ve televizyonlarda yayınlanmış demeç ve görüşlerimi bilenler bilir, Korsan Medya başlıklı yazıda da argümanlarımı derinleştirmeye çalıştım. Medya ile ilgilenen insanlar, uzmanlar bunları biliyor. Buna rağmen sen kalk, beni, sanki Taraf’ın reklam müdürüymüş gibi konuştur.

Taraf’ın son dönemde tirajı artmış. Güzel. Taraf’ın TSK’yı teşhir eden yayınları gerçekten önemli. Ama böyle bir ortamda, yani AKP’nin Amerikancı, sağcı, militarizan, muhafazakar politikalarını görmezden gelip hatta çoğu zaman demokratlar/darbeciler ikilemenin cazibesine kapılan Taraf’ın, kendisine yönelik eleştirileri, sorgulamaları pas geçip sadece olumlu cümleleri cımbızla çekip röportaj yayınlaması da Korsan Medya olduğunu kanıtlamak için mi acaba? Taraf’ın aslında reklama ihtiyacı yok. Varsa da benim aracılığımla bir reklama ihtiyacı yok. Taraf’ın kendileri hakkında söylediğim tüm eleştirel ya da kuşku doğurabilecek cümleleri çıkarıp, sadece olumlu cümleleri seçip söyleşi yayınlaması sıradan teknik, mesleki bir beceriksizlikle açıklanamaz herhalde.
Kızmadım, üzülmedim ama Taraf’ın, Korsan Medya kimliğini benim üzerimden ispata kalkması da traji-komik.
(SON/RD)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İKİ DÖNEM, İKİ GAZETECİ, İKİ KİTAP

  Nilay Karaelmas ve Timur Soykan İKİ DÖNEM, İKİ GAZETECİ, İKİ KİTAP İlki 1970-90 dönemini, ikincisi bugünkü medya ortamını anlatıyor. Çok değişiklik pek az gelişme var. Hatta işler kötüye gidiyor. Ragıp Duran Nilay Karaelmas’ın ‘’Sosyal Medya Öncesi 1970, 1980, 1990 yıllarında Gazetecilik’’ (SBFBYYO-DER, Ankara 2023) başlıklı kitabı ile Barış İnce’nin Timur Soykan’la yaptığı nehir söyleşi çalışması ‘’İyi Gazetecilik, İyi ki Gazetecilik’’i (DeliDolu, İzmir, 2023)   eşzamanlı olarak okudum. Birincisi 120, ikincisi 111 sayfa. Her iki gazetecinin kalemi/söylemi, uslubu rahat, düzgün, akıcı olduğu için bir oturuşta okunabilecek kitaplar. İki ayrı dönemde muhabir olarak görev yapmış, uzmanlık alanları farklı iki gazetecinin gözlem, anı ve mesleğe ilişkin değerli değerlendirmeleri var iki kitapta. 60+ meslekdaşların Soykan’ın kitabını,   yaşı -30 olan gazetecilerin de özellikle Karaelmas’ın kitabını okumalarında yarar var. Böylelikle gençler mesleklerinin yakın geçmişi hakkında b

SİVİL DİKTA VE MEDYA

Analitik Bakış'ın sorularına yanıtlar: 1) ‘Sivil dikta’ iddialarının 20 yıl önce de yine medyada, Hürriyet’in manşetiyle yer aldığı basına yansıdı. Medyanın bu süreçteki durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz? RD: ‘Sivil Dikta’ sözcüğünün 20 yıl önce DENİZ BAYKAL tarafından sarfedilmiş olması manidar. Askeri diktatörlüklere pek ses çıkarmayanlar, sivillikten çok hoşlanmaz. Sivil sözcüğü bizde, Türkçe’de çoğu zaman yanlış kullanılıyor. Sadece ‘’asker’in karşıtı’’ imiş gibi algılanıyor. Oysa ki Latince kökenli sivil sözcüğünün mesela fransızcadaki anlamı ‘Uygar’; ‘civilisation’ da uygarlık yani medeniyet. 20 yıldır medyada sivil/askeri bağlamlarda dikta meselesi hala tartışılıyorsa, bu memlekette demokrasinin düzeyi konusunda karamsar bir konumdayız demektir. Medya ise, özellikle egemen/yaygın medya ise, siyaset/askeriye/ekonomi ve ideolojiden özellikle de bu dört kutbun iktidar kulelerinden bağımsız ol(a)madığı için, son 20 yılda sivil ya da askeri dikta konusunda öyle elle

YÜZ YILLIK AMA YÜZÜ YOK CUMHURİYET’İN

Derin ve ayrıntılı bir muhasebeye girişip,  Cumhuriyet’in yani son yüzyılın olumlu ve olumsuz yanlarını irdeleyip tartışacağımıza, geçmişle yüzleşeceğimize, kutlama törenleri saplantısına çakıldık kaldık. Lider kültündeyiz hala. Tek Adam rejiminin sinsi Cumhuriyet ve Atatürk karşıtlığı, Türk akademiasını, medyasını, STK’larını ve holdinglerini iyice Kemalperver hatta Kemalperest hale getirdi. Mutsuz ve çıkmaz, melankolik ve demode bir aşk!   Ragıp Duran   Siyasal İslam’ın yani Erdoğan rejiminin bu yıl Cumhuriyet’in ilanının 100. yılını kutlama etkinliklerini, Filistin yası bahanesiyle iptal etmesi hakiki, sahte, konjonktürel ve yapısal Kemalistleri, bu arada toplumun önemli bir kesimini fena halde kızdırdı. Rejim, 100. yıl için zaten kasıtlı olarak hiçbir hazırlık yapmamıştı, İsrail’in Gazze saldırısı olası etkinlik ve törenleri iptal etmek için iyi bir bahane olarak kullanıldı. Ne var ki, sözümona muhaliflerin, iktidarın bu hamlesine karşı çıkarken öne sürdükleri gerekçelerd